Türk Siyasetinde Yeni Bir RİZELİ Daha...

Ardeşenli Eski Milletvekili Parti Kuruyor !

Türk Siyasetinde Yeni Bir RİZELİ Daha...
09 Aralık 2014 - 14:50 - Güncelleme: 18 Aralık 2014 - 14:53


 

Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şube Başkanı Metin Öney Türkiye ve İzmir gündemine dair açıklamalarda bulundu. Sağda yeni bir oluşum içinde olduklarını ve parti kuracaklarını belirten Öney, 2015 seçimlerine katılacaklarını belirtti.

CHP’deki ön seçimler için “Ön seçimlerin üye ile yapılması lazım ancak mevcut üyelik sistemi ile bunun da çözüm olmayacağı aşikardır” ifadelerini kullanan Öney, yüzde 10’luk baraj konusunu da değerlendirerek; “Mahkeme burada hak ihlali var mı yok mu ona karar verecek. Ama barajı değiştirecek olan yasamadır. Mahkeme eğer hak ihlali olduğuna karar verirse bu karar yok sayılamaz. Yasamanın gereğini yerine getirmesi şarttır” dedi.

Bize kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?

Aslen Rize Ardeşenliyim ancak 1973 yılından beri İzmir’de yaşıyorum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Bir süre avukatlık yaptıktan sonra Anavatan Partisi’nde siyasete başladım. Ege Bölgesi Karadeniz Dernekleri Federasyonu’nda yönetim kurulundayım. 20. dönem milletvekilliğim sırasında Anavatan Partisi’nin Hukuk Başkanvekilliği’ni yaptım. Partilerle organik bağım olmasa dahi siyasetle hala iç içeyim. Pek çok milletvekili çalışma hayatı bittikten sonra pasif bir hayata geçiyor. Halbuki hayat akıp giderken bir siyasetçinin mesuliyetinin bitmemesi gerekiyor. 

ZİYARETLER İYİ NİYETLİ DEĞİL

Yakın dönem Türkiye siyasetine bakacak olursak, ABD Başkan Yardımcısı Biden’in ve Papa’nın ziyaretleri gündemi belirledi. Bu gelişmelerle ilgili düşünceleriniz nedir?

Çok ciddi dış sorunlarla karşı karşıyayız. Bu bir yönetim zaafının sonucudur. Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sözünün uygulamaya sokulmaması bizi bugünlere getirmiştir. İçinde bulunduğumuz coğrafya dünyada huzursuzluğun ve savaşların en çok yaşandığı yerlerdir. Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’da tarih boyunca savaşsız geçen bir dönem yaşanmamıştır. Petrol, su ve doğalgaz kaynakları bu savaşların nedenidir. Yıllık petrol tüketimi olan 400 milyar tonun %40’ı Ortadoğu’da çıkarılmaktadır. Önümüzdeki 60 senenin petrol rezervleri de Ortadoğu’da. Bunun sonucunda Avrupa Ortadoğu’yu kontrol etmeye çalışıyor. Şu anda Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün gibi bölge ülkeleri ile adeta savaş halindeyiz. Bu ülkelerde elçimiz bile yok. Daha da kötüsü artık komşularımız ülkeler değil illegal örgütler oldu. PKK, El-Kaide, IŞİD gibi örgütlerle komşuyuz. Sıfır sorun politikası derken sıfır çözüm politikası uygular hale geldik. ABD eski Dışişleri Bakanı Condeleeza Rice ‘Ortadoğu’ya yeniden şekil vereceğiz’ derken Türkiye’nin de bölge ülkeleri ile harmanlanmasından bahsediyordu. Bu harmanlamanın hayrımıza olduğuna inanmıyorum.

Papa’nın ziyaretini de bu çerçevede ele almamız lazım. Birincisi; Papa daha uçaktayken Ermenistan ile sınırların açılmasından bahsediyor. Bizim Ermenistan ile ciddi sorunlarımız var. Ermenistan yanlış iddialarından vazgeçse sınır zaten hemen açılır. İkincisi; ‘dinler arası diyalog’ neden bizim üzerimizden yapılıyor. Buna da yeni bir şekil verilerek, İbrani dinler gibi yeni bir şeyler icat edilmeye çalışılıp Türkiye’yi oyuna getirme amacı seziyorum. Üçüncüsü; Ortadoğu’daki konumumuzu emperyal güçlerin istekleri doğrultusuna getirmek. Buna da ‘Medeniyetler ittifakı’ diyorlar. Bu ziyaretlerin çok iyi niyetli olmadığı ortada. Bizim Cumhurbaşkanımız da ‘Ben de Papa gibi düşünüyorum’ diyor. Bu kabul edilemez.

İzmir’deki siyasi gündemi yorumlayabilir misiniz?

İzmir çok farklı bir şehir. İzmir Türkiye’nin Batı’ya açılan penceresidir. Güneş en son Karaburun’da batar ama demokrasi güneşi ilk İzmir’de doğar. Çok partili rejim denemesinde de, darbeler sonrasında da, çağdaşlaşma yolunda da İzmir demokrasi bayrağını ilk taşıyan il olmuştur. Önseçimler güzel olan her şey de olduğu gibi 1980 darbesinden sonra son buldu. Daha öncesinde partiler ya çok ciddi temayül yoklamaları yaparlar ya da doğrudan ön seçim yaparlardı. 80 darbesinden sonra ise ön seçimlerin kaldırılması en çok parti genel başkanlarının işine yaradı. Bu duruma yıllar boyunca nasıl karşı çıktığımı en iyi siz biliyorsunuz.

ÖNCE ÜYELİK SİSTEMİ DEĞİŞMELİ

Ön seçimlerin üye ile yapılması lazım ancak mevcut üyelik sistemi ile bunun da çözüm olmayacağı aşikardır. Çünkü mevcut sistemde üye olanların çoğu siyaset için değil, dost akraba ile ilçe ve ili ele geçirme amacıyla partiye katılmış olanlardır. Üye alım sistemindeki sorunlar zincirleme olarak genel başkan seçiminin dahi sorunlu olmasına neden oluyor. Türkiye’de bir partinin başkanı istifa etmiyorsa farklı bir genel başkanın seçildiği bir genel kongre ile karşılaşmıyoruz. Partilere üyeliklerin, ilçe seçim kurulu nezaretinde yapılması şarttır. Mevcut üyelik sistemi ile iyi bir sonuç alınamaz.

%15 kontenjan konusuna da değinmem gerekiyor. Muhalefet partisi arkadaşlarım belki gücenecekler ancak muhalefetin çıkarabileceği milletvekili sayısı ortada. 80-85 milletvekilinin kontenjanla belirlenmesi demek milletvekillerinin büyük çoğunluğunun kontenjan ile atanması demek. Milletvekillerinin büyük çoğunluğunun atama ile olacağı yine ortada. Tabii ön seçimlerin yıllardır ‘Bir sonraki seçimle yapılacak’ denilerek ertelendiğini de göz ardı etmemek gerek. Bu nedenle arkadaşlarımızın çok fazla heyecanlanmaması gerek.

AK Parti’de ise böyle sorunlar yok. Doğrudan merkezi yönetime tabi. Kongrelerde de tek aday gösteriliyor. Eski Başbakan şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da parti yönetiminde etkisinin devam ettiğini düşünüyorum.

ZİRVEDEYKEN BIRAKILMALI

AKP’de uygulanan 3 dönem kuralı konusunda ne düşünüyorsunuz?

Doğru bir uygulama olarak görüyorum. Bir insan bitmez tükenmez bir bilgi kaynağı değildir. İnsanın da hem psikolojik hem de bedenen 12 sene boyunca aktif bir şekilde siyaset yapması gerçekçi değil. Bir düşünür ‘Siyaset önemli bir hizmet aracıdır. Ama son durağa gelmeden inmek gerekir’ demiş. Türkiye’de ise tam tersi uygulanıyor. Zirvedeyken bırakmak lazım. Bu kural sadece mecliste değil derneklerde de uygulanmalı.

KÜSKÜNLERİN PARTİLERİ BAŞARILI OLAMADI

Önümüzdeki seçimlerde yeni partiler de seçimlere girecek. Gündemde en son Anadolu Partisi var. Hazırlık halinde olan partiler de var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Türkiye 80’e yakın parti var fakat seçime katılma hakkı kazanmış 22 parti var. Parlamentoya girebilen parti sayısı ise sadece 3. HDP bile bağımsız adaylarla giriyor. Türkiye’de herhangi bir partiye kırgınlık ile kurulan partiler hiçbir zaman başarılı olamadı. Şu anda kurulan ya da kurulacak olan partiler bu tarz küskünler partisi olacak gibi görüyor. İdris Naim Şahin ve İdris Bal AK Parti’nin Emine Ülker Tarhan ise CHP’nin küskünleri konumunda.

Bütün devletlerin bir kuruluş omurgası vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş omurgası Atatürk İlke ve İnkılapları’dır. Üniter devlet anlayışıdır. Ulus devlet anlayışıdır. Bu ülkenin başbakanı diğer bir parti başkanına ‘Sen şuraya gidemiyorsun’ diyemez. Bu ülkenin omurgasına ters bir davranıştır.

Biz de bazı arkadaşlarımızla birlikte şu anda ülkenin kuruluş ilkelerine bağlı tamamen yeni bir oluşumun içindeyiz. Henüz bir sonuç alamadık fakat takdir edersiniz ki bu kolay bir iş değil. Bu omurgada ittifak edenler olarak partileşip 2015 seçimlerine girmeyi düşünüyoruz.

İçinde bulunduğunuz oluşumdan umutlu musunuz?

Tabii ki umudum var. Yoksa zaten bu amaçla çalışmalarda bulunmazdım. Parti kurmak kolay, seçime girmek de kolay. Zor olan milletin teveccühünü kazanmaktır. Usul olarak Özal dönemine benzer bir girişimdeyiz. Siyasetin milli takımını kuralım istiyoruz. Kuramayacaksak da kimsenin haysiyetini zedelemeyelim istiyoruz.

SEÇİM BARAJINDA YASAMA GEREĞİNİ YAPMALI

Seçim barajı konusunda ne düşünüyorsunuz?

Tamamen bir hukukçu gözüyle bakıyorum. 1982 Anayasası’nda getirilen barajın 2 amacı vardı. Yönetimde istikrar ve temsilde adalet. İstikrar açısından bakacak olursak, Türkiye koalisyonlardan çok çekti. Ama Türkiye tek parti diktatörlüklerinden de çok çekiyor. Temsilde adalet olarak baktığımızda ise %10 seçim barajı çok yüksek olarak ortaya çıkıyor. Meclise girebilmek için 5 milyondan fazla oy almak lazım. Ama barajın sıfırlanmaması da gerekiyor. Ben meclisi, herkesin temsil edildiği bir yer olarak da düşünmüyorum. %5-6’lık bir barajın ideal olduğuna inanıyorum. Vatandaşlarımız son anayasa değişikliğinden sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı kazandılar. Anayasa Mahkemesi yasa koyucu değildir. Mahkeme burada hak ihlali var mı yok mu ona karar verecek. Ama barajı değiştirecek olan yasamadır. Mahkeme eğer hak ihlali olduğuna karar verirse bu karar yok sayılamaz. Yasamanın gereğini yerine getirmesi şarttır.

Deniz Kezer

Odatv.com

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum