Rize'deki HES davası devam ediyor!
İkizdere'de HES protestosuna katılan 39 köylünün, "görevden alıkoyma" "Gösteri ve Yürüyüş Kanununa muhalefet" ve "özel mülkiyetin ihlali" gerekçesiyle yargılandığı davaya devam edildi.
İkizdere'de Hes protestosuna katılan 39 köylünün, "görevden alıkoyma" "Gösteri ve Yürüyüş Kanununa muhalefet" ve "özel mülkiyetin ihlali" gerekçesiyle yargılandığı davaya devam edildi. Rize 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ve CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur'un da izlediği davanın üçüncü duruşmasına, davalılardan İsmet Ekşi ve Abdürrezzak Uzun, köylülerin avukatları ile davacı firmanın avukatı ile izleyiciler katıldı İsmet Ekşi ifadesinde, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek, "Suça konu yerde sadece basın açıklaması yapılmıştır. Sivil toplum örgütü temsilcisi olarak ben de katıldım. Çalışan işçilerin çalışmasına, iş yerinin faaliyetine yönelik herhangi bir eylem gerçekleşmemiştir. Santralin bulunduğu alanı ayırt edici hiçbir levha veya güvenlik şeridi bölgede bulunmamaktadır. Basından aldıkları fotoğraflarla bizi suçluyorlar. Biz olay yapmış olsaydık jandarma bizi gözaltına almaz mıydı? Karayolu üzerinde basın açıklaması yapıldıktan sonra köylüler olaysız şekilde dağılmıştır" dedi. Yapımcı firma sahibi İlyas Ekşi'nin köylüsü ve uzaktan akrabası olduğunu vurgulayan İsmet Ekşi, "Bizi kanunsuz diye suçladığı eylemlere 2007 yılında katılmıştır. Beni bu olaylara bizzat kendisi teşvik etmiş ve itmiştir. Birlikte bizzat benzer üç eylem gerçekleştirdik. Yasal olan eylemler gerçekleştirdik" diye konuştu. Abdürrezzak Uzun ise "hakaret", "görevden alıkoyma" ve "mala zarar verme" olayının söz konusu olmadığını ifade ederek, "ÇED raporunu eleştirmek, sosyal tepkimizi ortaya koymak ve yönetici insanlara farkındalığımızı göstermek için yasal bir basın açıklaması yaptık. Davacılardan Şeref Çolak, ifadesinde hiçbir kötü davranış olmadığını beyan ederek şikayetini geri çekmiştir. Bahse konu tarihte açıklama yapılan yer ile Hes şantiyesinin hiçbir ilgisi yoktur. Kaymakamlık tarafından alınan izin ile yasal bir toplantı yapılmıştır" dedi. Köylülerin avukatı Muzaffer Filiz Gül Kaya, iş yerine çalışma ruhsatının 8 Kasım 2013 tarihinde verildiğini, eylemin yapıldığı tarihin 18 Ağustos 2013 olduğunu, eylem tarihinde şirketin yasal olmayan şartlarda çalıştığını ileri sürdü. Rize idare Mahkemesinin 2014/620 karar numarası ile "ÇED Olumlu" raporunun yürütmesinin durdurulması yönünde karar verdiğini anlatan Kaya, "ÇED'in de hukuka aykırı olduğu tespit edilmiştir. Şirketin yasal izin almadan yaptığı çalışmalar göz önüne alındığında köylülerin yasal olmayan hiçbir davranışta bulunmadığı ortadadır. Söz konusu yerde yasalara aykırı çalışma yapılmıştır. Yasal olmayan çalışmaya yönelik basın açıklaması yapılmıştır" diye konuştu. Davacı avukatı Ceren Eren de yasal iznin orman ürünlerinin kesimi için alındığını, Hes projesi için ilk etapta alınmadığı söyledi. Eren, idare mahkemesinin verdiği "ÇED olumlu" yürütmeyi durdurma kararının Danıştay sürecinin devam ettiğini, bu nedenle çalışmanın yasalara uygun olduğunu savundu. Duruşma, 26 Mart 2015 tarihine ertelendi. Mahkemenin ardından gazetecilere açıklama yapan Milletvekili Onur, insanların yaşam alanlarına sahip çıktığını belirterek, "Çevre felaketi bağlantılı yaşam alanı sorunu, en çok bu bölgenin mahkemelerini meşgul edecek. Yasaların yaşam alanlarını düşünmeden yapıldığı ortaya çıkıyor. Köylüler hep beraat ediyor. Çünkü haklılar. Önemli olan mahkemeler devam ederken inşaatlar yapılıp tüketiliyor. Bu nedenle sürecin yeniden baştan ele alınması lazım" dedi. Onur, 2007 yılında birlikte Hes eylemi yapan bir kişinin şimdi firma sahibi olarak köylüsünü ve akrabasını mahkemeye verdiğini dile getirerek, "Çok dramatik, 'Bize eyleme gitmeyi onlar öğretti' diyen akrabasını bugün dava ediyor. Vahşi kapitalizmin getirdiği nokta. Bir gün kardeşi kardeşle karşı karşıya getirebilir. Genelinde bakıldığında bu davalarda köylü haklı. Yaşam alanının bir bedeli olamaz. Buradaki insanları yaptıkları tarımdan, hayvancılıktan uzaklaştırdığı şehirlere mahkum edemez. İnsanları bulunduğu topraklardan koparıp taşeron işlerde çalışmaya mahkum etmek en büyük insan hakları suçudur" diye konuştu. Şimşirli Köyü Yardımlaşma ve Kalkınma Derneği Başkan Yardımcısı Bahri Bir ise kimseyi ayrıştırmadan, yaşam alanlarına sahip çıkmaya devam edeceklerini belirtti.
YORUMLAR