Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi Toplu Açılış Töreni…(1)

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık’ın Kazım Karabekir ismini tabelalardan kaldıracağı sözlerine ilişkin, “Böyle bir ismin sokak tabelasını kaldırmakla milletin gönlündeki izi, muhabbeti mi sileceğini mi zannediyorsun? Bu karşı atakları getirir” dedi.

05 Haziran 2014 - 13:53

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık'ın Kazım Karabekir ismini tabelalardan kaldıracağı sözlerine ilişkin, "Böyle bir ismin sokak tabelasını kaldırmakla milletin gönlündeki izi, muhabbeti mi sileceğini mi zannediyorsun? Bu karşı atakları getirir" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla düzenlenen Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi Toplu açılış törenine katıldı. Törenin açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nün hayırlı olmasını temenni etti. Canlı yayın bağlantısı ile açılışını gerçekleştirecekleri Kastamonu, Malatya, Balıkesir, Nevşehir, Giresun ve Erzurum'daki katı atık düzenleme tesislerinin bu şehirlerde yaşayan vatandaşlara da hayırlı olmasını temennisinde bulunan Başbakan Erdoğan, "Bu tesisler 5 il, 57 ilçe, 39 belde beledisiyle üç özel irade sınırları içerisinde yaşayan yaklaşık 2 milyon nüfusa hizmet verecek. Toplam 88 milyon liralık maliyetle şehirlerimize kazandırılan bu tesislerin yapımında emeği geçen tüm kurumları kutluyorum" dedi.

Günümüzde çevre sorunları ve buna bağlı olarak geliştirilen çevre politikalarının ekonomide, kalkınmada, enerjide ve diğer pek çok alanda belirleyici etkiye sahip olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, Türkiye'de çevre sorunları konusunda fevkalade hassasiyet gösterdiklerini söyledi.

"BİZ ÇEVREYİ YANİ TABİATI ALLAH'IN ESERİ VE EMANETİ OLARAK GÖRÜYORUZ"

2023 yılı hedeflerini sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı olarak belirlediklerini ve uygulamaya başladıklarının altını çizen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Tabii bizim çevreye bakışımız batıdaki popüler çevreci akımlarda farklı. Biz çevreyi yani tabiatı Allah'ın eseri ve emaneti olarak görüyoruz. Tüm insanlığın ortak hayat alanı olan çevreyi korumanın bir lütuf, bir yükümlülük olduğuna inanıyoruz. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışımız çevrenin korunmasını da içeren geniş bir yaklaşımı ifade ediyor. Her şeyden önce çevre politikalarımızı, kalkınma politikalarımızı bu anlayışla ortaya koymanın çabası içindeyiz. Hacı Bayram Veli Hazretlerini İfade ettiği gibi 'insan şehri inşa ederken aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder.' Evet şehirle birlikte kendisini inşa eden insan kendi varlığının ayrılmaz bir parçası olan tabiata, çevreye asla sırtını dönemez. Onun tahribine asla göz yumamaz. Bizim medeniyetimiz de bizim kültürümüzde gereksiz yere tek bir dalın kırılmasını, tek bir çiçeğin koparılmasına rıza göstermeme anlayışı vardır."

"AMACIMIZ BU MİRASA SAHİP ÇIKMAKTIR"

Başbakan Erdoğan, "İçtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın, ayak bastığımız toprağın, tükettiğimiz her şeyin bu bakımından muhasebesini yapan, ölçüyü elden bırakmadan hayatı idame ettiren bir zihin dünyasına sahibiz. Bugünde ihtiyacımız olan işte bu idrakı yaşatmaktır. Bu mirasa sahip çıkmaktır" dedi.

Türkiye'nin bununla birlikte çevre konusunda uluslararası düzeyde oluşturulan örgütlerin içinde yer alma, anlaşmalara taraf olma konusunda gelişmiş ülkelerden dahi ileride olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Örneğin; gelişmiş ülkelerin pek çoğu Kyoto protokolüne taraftan olmaktan çekinirken biz Türkiye olarak 2009'da Meclis'te bu protokolü kabul ettik. Aynı şekilde mevzuat ve uygulama olarak Ab müktesebatında yer alan çevre standartlarını ülkemizde büyük ölçüde geçerli hale getirdik" diye konuştu.

"TÜRKİYE GEÇMİŞTE YAPILAN HATALARIN BEDELİNİ ÖDEMEK DURUMUNDA KALDI"

Yapılanların elbette önemli olduğun ancak yeterli olmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Çünkü; Türkiye diğer alanlarla birlikte çevre konusunda da uzun yılların ihmalinin, yanlışlarının, boş vermişliğinin bedelini ağır bir şekilde ödemek durumunda kalmıştır. Bugün yaşadığımız sıkıntıların temelinde uzun zaman hüküm süren işte bu çarpıklık vardır. Evliya Çelebi Anadolu'da hiç güneş görmeden ağaç gölgesinde seyahat etmenin mümkün olduğundan bahsediyor. Ankara şehir merkezi bile son dönemde kurulan büyük parklar, rekreasyon alanları olmasıydı tüm yeşilliği bina bahçelerindeki üç beş ağaçtan ibaret bir şehir olarak kalmaya devam edecekti. Aynı şekilde İstanbul öyleydi ve attığımız adımlarla adeta ataklarla biz bu yanlışı düzeltmenin gayreti içinde olduk. Bir yandan geçmişin yanlışlarını düzeltmeye eksikliklerini gidermeye çalışırken bir yandan da yeni projelerle tarihimize ve kültürümüze yakışır şeyler inşa etmenin çabası içindeyiz. Bunun için tabi medeniyet anlayışımızdaki insan tabiat ilişkisinin ihyasına köklü bir zihniyet dönüşüme ihtiyacımız var. Geçmişin mirası ışığında geleceğin şehirlerini ancak bu şekilde kurabiliriz. Biz istiyoruz ki bu şehirlerde çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve tüm halk güven içinde yaşasın. Sadece betondan ve metalden ibaret bir şehir ruhu olmayan mekanik bir şehirdir" ifadelerini kullandı.

"AMACIMIZ ŞAİRLERE İLHAM VEREN ŞEHİRLER İNŞA ETMEK"

"Biz yaşayan bir varlık olarak gördüğümüz şehirlerimizin ruhu olmasını, kimliği olmasını arzu ediyoruz. Amacımız şairlere, bestekarlara ilham verecek şehirler yerleşim yerleri inşa etmek istiyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sadece ülkemizde değil tüm dünyada mimarlara, mühendislere, şehir plancılarına esir kaynağı olacak şehirler kurmayı başardığımız gün medeniyetimizde yeniden yükseldiği gündür. İşte bu anlayışla ulaşımdan temizliğe, toprağın yeşilinden, havanın berraklığına kadar her alanda mevcut sorunları çözmek ve yeni projeleri hayata geçirmek için çalışıyoruz. Bakınız 1994 yılında İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum da sokaklarında çöp dağları yükseliyordu ve İstanbul'u o zamanlarda bilenler onun musluklarından su akmadığını bilerler. Hava kirliğinin ne durumda olduğunu gayet iyi bilirler. Hele hele o güzel Haliç'in kıyısından geçmek mümkün değildi. O insanı tehdit eden kokusuyla Haliç'in suyunun rengiyle içinde oluşan o adacıklarla halicin ne olduğunu çok iyi bilirler. O aslında bir çevre katliamıydı ve şehrin siluet adeta gecekondularla oluşuyordu. Böyle bir yapı söz konusuydu. Biz kolları sıvadık. Önce Büyükşehir belediye başkanı olarak şehrimizin temizliğini ele aldık. O çöp dağlarını ortadan kaldırdık ve o günlerde hep bazı gazeteler maske dağıtıyorlardı. Çünkü hava kirliği İstanbul'da tehdit eder hale gelmişti ve bir yandan da süratle bütün evlere doğalgazı taşımak suretiyle o 4.5 yıllık başkanlığım döneminde 1 milyon 250 bin haneye biz doğalgazı ulaştırmış olduk. Böylece hava kirliliğinden İstanbulumuzu büyük ölçüde kurtardık. Bununla da kalmadık. İstanbul'u susuzluktan kurtardık. Istranca dağlarından, dağları delerek İstanbulumuzun su sıkıntısını giderme gayreti içine girdik. Bizden önce İstanbul'da CHP belediyesi vardı ve CHP belediyesi Yalova'dan su getirmek suretiyle güya tankerlerle İstanbul'un susuzluğunu gidereceğini iddia ediyorlardı. Ama böyle bir şeyi gerçekleştirmek mümkün değildi. Çünkü o tankerlerle gelecek su ile ancak Beşiktaş'ın su ihtiyacını şöyle birkaç günlüğüne gidere bilirsiniz. Ondan sonra tekrar susuzluğa mahkum edersiniz. Sürekliliği orada hakim kılan egemen kılan biz olduk ve o gün bugün hamd olsun İstanbul'un su sıkıntısı yok."

"2023 YILINA KADAR BU RAKAMI YÜZDE YÜZE ULAŞTIRMAKTIR"

Başbakan Erdoğan, daha sonra Başbakan olarak İstanbul'u dünyanın en güzel, en hızlı, en cazip metropollerinden biri haline getirmek için belediye ile el ele vermek suretiyle adımları attıklarını ve şuanda İstanbul'un her türlü çiçeklendirmeleriyle ve ağaçlarıyla örnek bir şehir haline geldiğinin altını çizdi. Aynı şekilde Ankara'ya yine yeşiliyle, çiçeklendirmeleriyle, bütün park düzenlemeleriyle örnek bir şehir haline geldiğini sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan şunları dedi:

"Bittimi yapacağımız daha çok iş var. Bugün altı yere kazandırdığımız katı atık depolama tesisleri 2002 yılında ülke genelinde şöyle oraya giderde bugün geldiğimiz noktayı değerlendirirsek 15 yerde vardı. Açılışını yapmakta olduğumuz tesislerle birlikte şimdi bu sayıyı 76'ya çıkardık. 15'ten 76'ya. Bugün mevcut katı atık depolama tesisleri nüfuzumuzun yüzde 70'ine hizmet veriyor. Amacımız 2023 yılına kadar bu rakamı yüzde yüze ulaştırmaktır. Aynı şekilde atık su arıtma tesislerinin de sayısını arttırıyoruz. Bugün ülke genelinde belediyelerimizin yüzde 74'ü atık su arıtma tesisine sahip bulunuyor. İnşallah 2023 yılında bu oranı da yüzde yüze ulaştırarak tek bir damla dahi atık suyun arıtılmadan derelere bırakılmasının önüne geçmiş olacağız. Tabi bugüne kadar atık su arıtıldığında bunu kullanmıyorduk. Ama bundan Sonar görünen o ki atık suyu arıttık sonra onu farklı alanlarda en azından kullanma suyu olarak ondan istifade etme durumuna gideceğiz."

"İÇMESUYU KONUSUNDA ÇOK ZENGİ BİR ÜLKE DEĞİLİZ"

Türkiye'nin içme suyu konusunda çok zengin bir ülke olmadığına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, "Çok zengin bir ülke olmadığımıza göre biz bu arıtma operasyonundan sonra bu suyu da değişik alanlarda kullanmak suretiyle hiç olmazsa içme suyunu o alanlarda kullanmayalım bundan istifade edelim. İşte biliyoruz ki dünyanın değişik ülkelerinde üç beş hatta yedi kez arıtmak suretiyle onu kullanma suyu olarak şuanda ülkesinde yaşatan ülkeler var. Atık su kullanımı konusunda en çarpıcı örneklerden birisi de Ergene Nehri'dir. Hazırladığımız Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ile bu sorunu kökten çözüyoruz. Bu konuda özellikle Orman ve Su İşleri bakanımız ağırlı olarak buradaki projelendirme çalışmalarıyla hiçbir siyasi ayrımcılığa fırsat vermeden bu projeyi hayata geçirmenin mücadelesini veriyoruz, Mesela Ergene'de arıtılan atık suların büyük bölümü CHP'li belediyelerin sorumluğundadır. Yani CHP'li belediyelerin görevleri olduğu halde yapmadıkları atık su arıtma işini de biz yapıyoruz. Şimdi benzer bir projeyi Gediz için uygulamaya koyuyoruz. İnşallah orayı da temizleyeceğiz" şeklinde konuştu.

"O TABELANIN DAHA BÜYÜĞÜNÜ DAHA GÖRKEMLİSİNİ MİLLET GELİR YARIN ORAYA YENİDEN DİKER"

Başbakan Erdoğan, hükümet olarak, Ak Parti olarak her alanda Türkiye'yi büyütmenin çabası içinde olduklarını belirterek, "Ancak hizmet etme makamında bulunan bazılarının işi gücü bırakıp milletin değerleri ve huzuruyla uğraştığını görüyoruz. Belediyecilik mi yapacaksın yoksa o işi bırakıp farklı alanlara mı kayacaksın? Dün bir, bugün iki… Ağrı'da belediyecilikte vereceği hizmetlerle geliştireceği projelerle gündeme gelemeyenler, Kazım Karabekir'i dert edinmişler, şimdi onunla uğraşıyorlar. Erzurum'u, Kars'ı, Ağrı'yı düşmandan kurtaran, orduya kumandanlık eden Kazım Karabekir'in ismi her şeyden önce milletimizin gönlüne, kalbine kazınmıştır. Yani bir taraftan beldenin veya köyün ismi Türkçe mi olsun Kürtçe mi olsun, bununla kavga ederken, bununla bir mücadele verirken öbür taraftan kalkıp da bizim tarihimize mal olmuş böyle bir ismin sokak tabelasını kaldırmakla milletin gönlündeki izi, muhabbeti mi sileceğini mi zannediyorsun? Bu karşı atakları getirir. O tabelanın daha büyüğünü daha görkemlisini daha kalıcısını millet gelir getirir yarın oraya yeniden diker" dedi.

"BU MEMLEKETİN BAŞINDA BAŞBAKAN OLAN TAYYİP ERDOĞAN VAR"

Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık'ın sözlerini sert bir dille eleştiren Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Sen tabelalarla uğraşmayı bırak ya, sen hizmetine bak. Daha dur bakalım mazbatanı yeni aldın. Kalkıp da işten buradan başlanır mı? Belediye başkanının asli işi tabelalarla uğraşmak değil oranın temizliğidir, suyudur şehrin bakımıdır, imarıdır. Bununla uğraşacaksın. Planıyla projelerle uğraşacaksın. Biz analar ağlamasın diye mücadele ederken, anaların yüreklerini daha da acıtmak kanatmak için adeta yarışanların barıştan bahsetmeleri inandırıcı olmaz. Kalkıp da devlet terörü ifadesini kullananların, bizden tebrik beklemeye de hiçbir zaman hakkı olmayacaktır. Bu memleketin başında Başbakan olan Tayyip Erdoğan var. Biz bu ülkede barışı egemen kılacaksak eğer, karşılıklı saygıya dayalı olarak kıyacağız. Ama bundan bihaber olanlar bu işi sadece dilinde yaşayanlar bunu halka yaşatamazlar. Biz meselelerimizi silahla kanla şiddetle değil siyasetle diyalogla samimiyetle çözelim diye uğraşırken, yol kesenlerin, araç yakanların insanımızı mağdur edenlerin ve bunlara arka çıkanların söyleyecek sözü kalmamış demektir. Bugün ülkemizde çözüm süreci milletimizin sahiplenmesi ile yürüyor. Bir yandan neticeye ulaşacaktır diye umudumuz beklentimiz var. Bir yandan ağızlarından çözüm sözünü düşürmeyip bir yandan da çözümü sabote edecek her şeyin içinde yer alanlar aslında kendi kendilerini bitiriyorlar. Acıdan ölümden kandan çatışmadan beslenenler gıdaları kesilince şaşkın şekilde yalpalamaya sağa sola çarpmaya başladılar."

"BÖYLE BİR HAKARET OLABİLİR Mİ? BÖYLE BİR EDEP DIŞI OLABİLİR Mİ?"

Diyarbakır'da çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan ailelerin durumlarını da değerlendiren Başbakan Erdoğan, "İşte Diyarbakır'da oturma eylemi yapan, çocukları kaçırılmış annelere şu çirkin iftirayı yapanlara bakın. Onlar MİT tarafından para vermek suretiyle oraya getirilen anneler. Böyle bir hakaret olabilir mi? Böyle bir edep dışı olabilir mi? İşte cevabı onlar bizzat kendileri verdi. Bu çok çirkin bir şey. Bunlarda her numara var. Takiyye var, yalan var her şey var. Bunlara karşı benim milletim uyanarak gereken desteği bize vermek suretiyle, onların da inanıyorum ki testisi zaten yolda kırılacaktır. Gerçek demokrasi gerçek özgürlük bunların bünyesine ağır geldi, kaldıramadılar. Milletimizin huzuru noktasında geleceğe biz güvenle bakmanın tadını şu 12 senede yaşattık. Bozguncular ne kadar uğraşırsa uğraşsın Türkiye'yi yolundan döndüremeyecektir. Bunların çevrecilikle falan alakası yok ama onu da söyleyeyim. Hani böyle Gezicilerin havasına girmek suretiyle 12-13 ağaç söküldü, bir başka yer dikilecek, bunlar ağaç katliam yapıyorlar diye başlattıkları olayda, yaptıkları çevre katliamını kimsenin unutması mümkün değil. Sadece o bölgede Taksim'de Dolmabahçe'de yaptıkları ağaç katliamı, hepsi ortada. Dozerlerle nasıl o çevre düzenlemesini tahrip ettikleri ortadadır. Bunların derdi çevre mevre değil. Bunların adında çevrecilik var. Türkiye'de çevrecilik adına ne yaptınız diye sorun ortaya koyacak birşey bulamazlar. Biz provokasyonların amacını gayet iyi biliyoruz. Bunlar tabi beyhude uğraşıyorlar. Milletimizin basireti bu oyunları bozmaya yeter. Sabırla kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz" dedi.

"CAM ÇERÇEVE İNDİRENLER ÇEVRECİLİKTEN BAHSEDEBİLİR Mİ?"

"Elinde molotoflarla, çevre için hazırlanmış bütün o kilit taşlarını sökmek suretiyle cam çerçeve indirenler, polisini vatandaşı yakanlar, bunlar çevrecilikten bahsedebilir mi?" diye soran Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle son verdi:

"Yaptıkları bu. İşte daha yeni bakın yine bakıyorsunuz polis araçlarını yakıyorlar, deviriyorlar, adeta bunlar için günlük mesai haline geldi bu. Yolları kesiyorlar, işi gücü yok kanal açıyorlar araçlar geçmesin diye. Bunlar terörist mi desek eşkıya mı desek yol kesen mi desek her şey var bunlarda. Destekledikleri siyasi partinin de bunlardan zaten anlayış itibariyle farkı yok. İnşallah milletimizin hayır duasıyla, hedeflediğimiz zamanda biz o menzile ulaşacağız." - Ankara

YORUMLAR

  • 0 Yorum