Hayat O'na Küstü O ise
Rize’de 22 yıl önce geçirdiği trafik kazası sonrası yatağa bağımlı olarak yaşamını sürdüren Yaşar Çelik’ hayatın ona küstüğü gibi kendisi hayata küsmedi ve azmiyle milyonlarca engelli insana örnek oluyor.
Rize’nin Çamlıhemşin ilçesi Yağmurlu Köyünde yaşayan Yaşar Çelik adlı vatandaş, 30 yaşında iken 22 yaşında geçirdiği trafik kazası sonrasında ayaklarını kullanamadığından engelli aracıyla beraber yatağa bağımlı hale geldi. Son iki yıldır evde sağlık biriminin hizmetlerinden faydalanmaya başlayan Çelik, elim bir kaza sonrası geçirdiği trafik kazası sonrası engelli olarak hayata tutunurken tüm olumsuzluklara rağmen hayata küsmedi. Bu süreçte köy muhtarlığı da yapan Çelik, ayrıca hayata dair yaşadıklarını, yaşayamadıklarını, isyanlarını ve umutlarını kaleme aldığı “Dört Mevsim”, “Gitmeyen Ayakların Gezgin Düşünceleri” “ve “Yorgun” isimli 3 farklı şiir kitabı yayınlandı.
Çelik, yaptığı açıklamada; “Elimden geldiğince engelli hakları konusunda çalışmalar yapmaya ve bu konularda mücadele etmeye çalışıyorum. Yaşadığımız coğrafyada bilindiği gibi düz alan çok az ve gidebildiğim her yere tekerlekli sandalye ile gitmek zorundayım. Bu şartlarda çok zor ama yatağa bağımlı kalmamak için bu halimle 4 yıl köy muhtarlığı yaptım kendi haklarım ve engelliler konularında çeşitli mücadeleler verdim. Sağlık kurumlarına bile gidebildiğim sürece tekerlekli sandalye ile kendim gitmeye çalışıyorum, gidemediğim zamanlarda Aile hekimliğinden, Kaçkar Devlet Hastanesi ambulans hizmetlerinden ve Çamlıhemşin Toplum Sağlığı Merkezi Evde Sağlık Hizmetleri biriminden destek alıyorum, sağ olsunlar aradığım zamanlarda desteklerini esirgemiyorlar” dedi.
Yaşar Çelik, engelli ya da yatağa bağımlı olan hastaların sürekli tüketmekten ziyade ellerinden geldiğince üreterek hayata tutunmaları gerektiğini belirterek, “Toplum bizlere acıyarak bakmasın herkes birer engelli adayıdır o yüzden hem bizim hem de olabilecek engelliler için hala yapılması gereken çok şeyler var.” dedi.
“Yorgun” isimli kitabında paylaşmış olduğu “UNUTMAYIN” isimli dipnot ile bizlere farkında olmadığımız bir çok zenginliğimizi hatırlattı.
İşte Çelik’in dipnot düştüğü kitaptaki o bölüm:
Boş verin üzülmeyi sarılın hayata dört elle. Sarılın ki yarın neyle karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Cefa ile sefayı birlikte yaşayın yoksa geç kalmış olabilirsiniz. Şükredin aldığınız nefese, oturduğunuza kalktığınıza, yürüyüp koşabildiğinize, dokunup görebildiğinize...
Gülün kahkahalarla, hatta ağlayın hıçkıra hıçkıra hiç utanmadan saklamadan gözyaşlarınızı. Tartışın korkmayın doğruları söylemekten, utanmayın haksızken özür dilemekten. Saklamayın sevdiğinizi söylemekten, utanmayın seni seviyorum demekten. Kavgadan da korkmayın barışmaktan da, kin tutmayın nefret etmeyin, unutmayın insan olduğumuzu.
Farkında olmadığınız ne büyük nimetleriniz var, ne kadar çok mutlusunuz bilmeden. Siz hiç çimene basmanın ne kadar tatlı olduğunu bilir misiniz, deniz kenarında kumu. Çakılları hissetmenin ne olduğunu, çıplak ayakla toprağa temas etmeyi. Sizce önemi var mı tuvalete çömelmenin, klozete oturmanın ya da pisuarın önünde durmanın. Elbette farkında değilsiniz dolaptaki kitabı alamamanın ne olduğunu. Kapı çaldığında ''kim geldi?'' diye gidip karşılayamamanın önemi var mı sizce?
Sinirlendiğinizde lanet olsun deyip alıp başınızı bir yerlere gidememenin ne demek olduğunu.
Susadığınızda bir bardak suya ulaşamadığınızı düşündünüz mü hiç?
Siz hiç yatakta ayaklarınızı kaç kere oynattığınızı bilir misiniz? Tek tarafa yatıp aynı yönde uyanmanın ne olduğunuz düşündünüz mü?
Hiç elinizden düşürdüğünüz nesneyi başkasının kaldırıp vermesini beklediniz mi?
Siz hiç kucaklanıp tekerlekli sandalyeye oturtulmanın acı veren soğuk yüzüne baktınız mı?
İşte ben bunları yaşarken hatta yazmak istemediğim yazamadığım birçok şey daha varken hayata tutunmaya çalışıyorum...
Yarın geç kalmış olmamanız ve çevrenizi daha iyi görebilme dileklerimle...
Mutluluğunuzun farkına varın ve kaybetmeden hayatın tadını çıkarın...
Olay53
YORUMLAR