Cumhurbaşkanı Erdoğan Birlik Vakfı'nın kuruluş yıldönümü etkinliğine katıldı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de son 13 yılda her alanda tarihi bir dönüşüme, tarihi bir değişime şahit olunduğunu belirterek, "Altyapıda, sağlıkta, sosyal yardımlarda, sanayide, ticarette, turizmde ve daha pek çok alanda ülke olarak çok önemli mesafeler katettik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Birlik Vakfı'nın kuruluş yıldönümü etkinliğine katıldı
27 Aralık 2015 - 22:11 - Güncelleme: 07 Ocak 2016 - 20:49

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı Genel Merkezi'nde düzenlenen 30. Kuruluş Yılı Töreni'nde, programın hayırlara vesile olmasını temenni ederek, etkinlikte emeği geçenlere teşekkür etti. Birlik Vakfı'nın kuruluşundan bugüne kadar çalışmalarında emeği geçenlere herkese şükranlarını sunan Erdoğan, ahirete intikal etmiş herkese de Allah'tan rahmet diledi.

Erdoğan, 25 Aralık Cuma gecesi, "Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes / Ey kahpe rüzgar, artık ne yandan esersen es" mısralarıyla adeta bu hareketin serancamını anlatan üstat Necip Fazıl Kısakürek adına düzenlenen ödül töreninde olduklarını, dün gece de, "Ruhumun senden ilahi, şudur ancak emeli / Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli" haykırışıyla asıl misyonlarını hatırlatan İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy'un hatırasını yad etmek için tertiplenen bir programa katıldıklarını aktardı.

NECİP FAZIL VE MEHMET AKİF'İ RAHMETLE ANDI

Bu vesileyle üstat Necip Fazıl'ı ve bu gece 79. vefat yıl dönümü idrak edilen Mehmet Akif Ersoy'u rahmetle andığını dile getiren Erdoğan, bugün de Birlik Vakfı'nın 30. yıl dönümü kutlamalarında bir araya geldiklerini söyledi. Erdoğan, esasen bu programların hepsinin de aynı gönül, fikir ve desenin birbirini tamamlayan farklı birer parçaları olduğuna işaret ederek, "Hani o meşhur seçim şarkımızda ne diyorduk, 'Aynı yoldan, geçmişiz biz / Aynı sudan içmişiz biz / Yazımız bir kışımız bir / Aynı dağın yeliyiz biz.' Evet biz aynı yoldan geçen, aynı sudan içen, yazı, kışı bir, aynı dağın yeli olan kardeşleriz. Dostlarız, yoldaşlarız, dava arkadaşlarıyız" diye konuştu.

Erdoğan, ilk gençlik dönemlerinden itibaren Milli Türk Talebe Birliği'nden beri bu kutlu yolda uzun bir geçmişi olduğunu anımsattı. Bu sahnenin birçok hatırlarla dolu bir sahne olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

'O GÜNLER UNUTULUR GİBİ DEĞİL'

"Bu hatıralar burada unutulur gibi değil. Buralardaki münazaralarda, Yeşilay'ın düzenlemiş olduğu münazaralarda çok ciddi geçmişimiz var. İmam hatip okulu sıralarında burada çok şampiyonluklar yakaladık. Hep bu sahnede bunları yaşadık. Hemen şöyle çaprazımızda Yeşilay merkezi, burada da bu yarışmaları yapardık. Şiir okuma yarışmalarımızı burada yaptık. Hep buradan kupalarla döndük. Hamdolsun o günler unutulur gibi değildi. Gerek tesisler müdürü olduğum zaman, gerek sosyal işler müdürü olduğum zaman buralar hep bizim unutulmaz hatıralarımızın yad edildiği yerdi. Buradaki pek çok ağabeyimin, arkadaşımın, kardeşimin de aynı yolda çok uzun yılları bulan geçmişleri olduğunu biliyorum. Beraber yaşadık, gerek İsmail ağabeyimiz, gerek Abdullah Bey, diğer tüm kardeşlerimizle hep birlikte burada yaşadık."

Erdoğan, bulunduğu sahnede ekmek, domates, peynir yediği çok anlar olduğunu dile getirerek, şunları anlattı:

"O günlerden bugünlere geldik. Bu dava hor kalmasın, öksüz kalmasın, bu dava büyüklüğüne yaraşır şekilde sürsün diye, bursla, eğitimle, irfanla desteklenerek yetiştirilen yeni nesilleri de memnuniyetle görüyorum, takip ediyorum. Şehit Mustafa ağabeyimizi de unutmamız mümkün değil. O imam hatipte bizim ağabeyimizdi, biz alt sınıflarda bir kardeşiydik. Onu da burada kaybettik. O günlerden bugünlere bu şekilde gelindi. Birlik Vakfımızın bünyesinde gerçekleştirilen programlarda gördüğüm gençlik hiç şüphesiz Necip Fazıl üstadımızın özlemini çektiği, Mehmet Akif'in Asım'ın nesli dediği gençliktir. Ben buna yürekten inanıyorum. Ne mutlu bu şekilde nesilden nesile devredilen, o büyük dava için çalışanlara, o davaya hizmet edenlere. Onları alkışlıyorum."

'TARİHİ BİR DÖNÜŞÜME ŞAHİT OLDUK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'de geçtiğimiz 13 yılda, her alanda tarihi bir dönüşüme, tarihi bir değişime hep birlikte şahit olduk. Altyapıda, sağlıkta, sosyal yardımlarda, sanayide, ticarette, turizmde ve daha pek çok alanda ülke olarak çok önemli mesafeler katettik. Ancak bu süreçte iki alanda, eğitimde ve kültürde arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz, hedeflediğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi üzüntüyle ifade etmek istiyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Bunu başarmaları ve eksiklikleri gidermeleri gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, eğitimde, altyapıyı, fiziki imkanları güçlendirdiklerini söyledi. Erdoğan, ilk ve orta öğretimde 240 bin yeni derslikle, Fatih Projesi'yle, yüksek öğretimde 117 yeni üniversiteyle, barınmada 387 yeni yurtla gerçekten çok büyük bir atılıma imza attıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Ama eğitimin, öğretimin içeriği konusunda müfredat konusunda, çocuklarımızı medeniyet tasavvurumuza uygun şekilde yetiştirme hususunda aynı başarıyı gösterebildiğimizi maalesef söyleyemiyorum ama vakit geçmiş değil, bunu başaracağımıza yine inanıyorum. Ümitsiz değilim, ümidimi koruyorum. Yeniden ihya ettiğimiz, yaygınlaştırdığımız güçlendirdiğimiz imam hatip okullarımıza giden öğrenci sayısını 1 milyon 200 bine çıkmış olması elbette önemli. Biliyorsunuz 600 binden 28 Şubat sonrası 60 bine indi ve iktidarımızla birlikte bunu 60 binden hamdolsun 1 milyon 200 bine şu anda çıkarmış bulunuyoruz. Şimdi mesele süratle mazrufu güçlendirmek. Zarf tamam ama mazrufta sıkıntı var."

Müfredatı süratle geliştirmeleri, zenginleştirmeleri gerektiğini dile getiren Erdoğan, "Bunu hallettiğimiz zaman inanıyorum ki gençliğimiz çok daha bereketli, farklı bir şekilde gelişecektir. Burada kemiyetteki artışla keyfiyetteki yükselişin orantılı hale gelmesini özellikle söylemek istiyorum" dedi.

Erdoğan, aynı şekilde kültür alanında yapılanlarla, yapılması gerekenler arasında çok ciddi bir fark olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Tabii Türkiye'nin diğer alanlardaki ihtiyaçlarının büyüklüğü, milletimizin gırtlağına kadar dayanan sıkıntıları bir an önce çözme gayretimiz ister istemez önceliğimizi böyle şekillendirdi. Buna rağmen daha fazlasını yapabilmeliydik, yapabilirdik. Artık önümüze bakacağız. Geçmişten aldığımız dersler, edindiğimiz tecrübeler ışığında önümüzdeki yılları eğitim ve kültür alanında bir seferberlik anlayışıyla en iyi şekilde değerlendirmeliyiz."

'STK'LARA ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR'

Erdoğan, Birlik Vakfı'nın 30. Kuruluş Yılı Töreninde yaptığı konuşmada, eğitim alanında Sivil Toplum Kuruluşlarında (STK) çok güzel gelişmeler görüldüğünü, bu anlamda STK'lara, vakıflara ve derneklere çok önemli görevler düştüğünü söyledi. STK'ların girmediği bir alanın olmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, dünyanın pek çok ülkesinde eğitim ve kültür faaliyetlerinde devletle birlikte STK'ların da etkin olduğunu kaydetti.

Devleti yönlendirme görevinin STK'lara düştüğüne işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Sadece bürokratik mekanizmalarla istenileni elde etmek mümkün değildir. Eğer bürokrasiye bu noktada bırakacak olursak işte orada bürokratik oligarşinin egemenliğini görürsünüz. Bu ülkeyi bu oligarşiye asla terk edemeyiz. İhracat ve turizm gibi alanlarda iş dünyasının devlete ve bürokrasiye olan yol göstericiliği, desteği sayesinde gerçekten çok ciddi neticeler elde ettik. Aynı başarıyı eğitim ve kültürde de göstermek mecburiyetindeyiz. İhracat ve turizmde muhatap iş adamlarıydı, eğitim ve kültürde ise bu alanda faaliyet gösteren STK'lar, ilim ve irfan kurumları aynı çabayı ortaya koymalıdır. Malum bir Paralel Devlet Yapılanması, STK olarak ortaya çıktı, ülkemiz nereye gidiyordu, nasıl bir müdahaleyle karşı karşıya kaldık. Öyle ise bu alanda çok ciddi bir adımın atılması gerekiyor. 2019'a kadar bu konuda gerekli adımlar atılır diye bekliyorum. Türkiye'nin 2023'te diğer alanlarda da hedeflerine ulaşacağına inanıyorum. Bunun için sizden çok daha fazla gayret ve mesai bekliyorum gençler. Paralel Devlet Yapılanması adı verilen ihanet ve şer şebekesinin milletimizin gönül dünyasında açtığı yaraların da süratle iyileştirmenin, eksikleri telafi etmenin, yanlışları düzeltmenin çabası içinde olmalıyız. Bu şer şebekesinin en çok yoğunlaştığı alanlar olan eğitim ve kültür bu bakımdan da çok önemlidir. Milletimiz bu ihanet çetesine karşı net tavır alarak, üzerine düşeni hakkıyla yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir. Şimdi sıra sizde, bizde. Ortaya çıkan ihtiyaçları, eksikleri, boşlukları telafi etme görevlerini en iyi şekilde yerine getireceğinize inanıyorum. Bu yöndeki çabalarınızda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm gücümle yanınızda duracağımdan hiç şüpheniz olmasın."

'SURİYE'DE KİRLİ BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR'

Erdoğan, bölgede ve Türkiye'de tarihi gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçildiğine vurgu yaparak, Türk milletinin bin yıldır yaşadığı coğrafyada sürekli yenilenen imtihanlarından birini de bu dönemde verdiğini ve bu süreçten Türkiye'nin alnın akıyla çıkacağına inandığını kaydetti.

Şahit olunan haksızlıklar, adaletsizlikler ve çifte standartların yürekleri yaraladığını ifade eden Erdoğan, "Suriye'de vicdanı ve ahlakı olan herkesi utandıracak örneklerle dolu kirli bir savaş yürütülüyor. Esed ve onunla birlikte hareket eden Rusya ve İran gibi ülkeler diğer yandan DAİŞ, PYD, YPG gibi kukla terör örgütleri masum insanları acımadan katlediyor. Bir tarihi, bir medeniyeti yakıp yıkmak için insafsızca saldırıyorlar. Bu manzara karşısında biz tabi ki itidalimizi koruyacağız ama zulüm altında inleyen kardeşlerimizin sesine de kulaklarımızı tıkayamayız. Evleri, iş yerleri, okulları, kreşleri ve pazar yerleri bombalananların acılarını yüreğinde hissetmeyenin bırakın adaletini, insanlığından şüphe ederim" diye konuştu.

'BİZ OSMANLI'NIN TORUNLARIYIZ'

Erdoğan, Türk milletinin Hint yarımadasındaki bir zulme bile donanmalarını gönderdiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz bu Osmanlı'nın torunlarıyız. Elimiz nereye kadar uzanıyorsa, elimizi uzatmak zorundayız. Bu sorumluluğumuzu bir kenara bırakmak mümkün değildir. Annesinin babasının, kardeşinin, komşusunun cenazesi başında göz yaşı döken bu masumların hayatlarını karartan, sırf siyasi çıkarları uğruna onları öldüren her ülke, her rejim, her örgüt benim gözümde aynıdır. Bunların hepsi de zalimdir. Hepsi de 'belhüm adal'dir. Açık konuşuyorum; Suriye'de bir terör örgütüyle değil, bir tarihe, bir kültüre, bir medeniyete karşı savaş veriliyor. Rejim de aynı savaşı veriyor, DAİŞ'te aynı savaşı veriyor. Kimse kimseyi kandırmasın. DAİŞ, PYD, YPG bu tür örgütler Suriye'deki küresel güç mücadelesinin sadece bir aracıdır. Bizdeki PKK ile bunlar aynıdır, hiçbir farkı yoktur. Bu karanlık yapılar bölgedeki kirli hesapların birer truva atına dönüşmüştür. DAİŞ, PKK, PYD, YPG'yi ortaya çıkaran, besleyip büyüten bugün hala varlığını korumasını sağlayan da rejimin ve onun arkasındaki güçlerin ta kendisidir. Bugün bölgenin ve dünyanın gündeminde Suriye bu şekilde yer alıyorsa tek sebebi sorunun çözümüne katkı sağlayacak ülkelerin kendi ajandaları sebebiyle farklı tutumlara yönelmiş olmalarıdır. Batı ülkeleri Suriye halkını temsil eden muhaliflere destek vermede yeteri kadar cesur davranabilseydi bugün her şey farklı olabilirdi. Ne zamanki mülteciler kapılarına dayandı hepsi o zaman tutuştu ve o zaman feryat etmeye başladı. Türkiye olaya böyle bakmadı. Türkiye kapısını açtı ve 'sıfır tolerans' dedi. 2 milyon 200 bin Suriyeli mülteciyi topraklarımızda misafir ediyoruz. 300 bin Iraklıyı da topraklarımızda misafir ediyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birilerinin Türkiye'ye akıl verdiğini ve "Başika'da ne işiniz var" diye sorduğunu dile getirerek, "Bu olaylar bir aylık olaylar değil. Bir- bir buçuk yılı bulan olaylar. Irak merkezi yönetiminin üst düzey yöneticileri o Başika'da eğitim veren subaylarımızı gelip ziyaret edip, kendilerine teşekkür ederken şimdi Rusya, İran, Suriye ve Irak yönetimiyle dörtlü olarak Bağdat'ta ofisi kurdular. Bu ofis kurulduktan sonra da 'Türkiye orada neden duruyor' diyorlar. Durmamızın sebebi oradaki eğitimi veren kardeşlerimizin korunması olayıdır ve bunu yapmaya mecburuz yapıyoruz, yapacağız" şeklinde konuştu.

'RUSYA'NIN NE İŞİ VAR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ve Irak konusunda atılması gereken tüm adımların atıldığını, ulusal, uluslararası her türlü görüşmenin yapıldığını ve yapılmaya devam edeceğini söyledi. Rusya'nın, Doğu Akdeniz'de tutunmak için Suriye'yi bir basamak olarak gördüğünü belirten Erdoğan, "Bölgede başka türlü bir politika takip edilebilirdi. Ben bunları kendisiyle çok konuştum. Peki, Rusya'nın Suriye'de ne işi var, Irak'ta ne işi var? Verilen cevap ne biliyor musunuz? 'Uluslararası hukukun gereği, eğer oradaki yönetim sizi oraya davet ederse oraya gidebilirsiniz.' Mecbur değilsiniz. 400 bin insanı katleden bir yönetimin davetine icabet etmeye mecbur değilsin. Eğer, siz ona uyarsanız, orada bulunursanız o zulmü desteklemiş olursunuz. Şu anda yapılan da bu değil mi? Daha önce Tarsus'ta bir limanları vardı, şimdi Lazkiye'nin kuzeyinde de bir hava üssünü kurmak suretiyle orada tam bir yerleşim planı uygulaması var" diye konuştu.

Irak'ta da benzer olayların yaşandığını ifade eden Erdoğan şunları aktardı:

"İran, mezhepçilik gayesiyle Esed rejiminin arkasında durmasaydı, belki de bugün Suriye diye bir meseleyi konuşuyor olmayacaktık. Türkiye olarak biz, tüm bu süreçte daima Suriye halkının yanında yer aldık. Suriyeli kardeşlerimizin hakkını, hukukunu,can güvenliğini sağlama arayışı içinde olduk. Bu ilkeli tavrımız yüzünden çok ciddi bedeller ödedik, ödemeye de devam ediyoruz. Bizim harcadığımız para, 9,5 milyar dolar. Bize dünyadan gelen destek, 420 milyon dolar. Türkiye'nin tavrı ortada, dünyanın bakışı ortada. 2,5 milyon Suriyeli ve Iraklı misafire ev sahipliği yapmanın getirdiği bu ağır yükü en küçük bir serzenişte bulunmadan taşıyoruz, taşıyacağız. Devletin ilgili kurumlarıyla birlikte, hayırseverlerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız, gönüllü kuruluşlarımız bu konuda üzerlerine düşenleri zaten yapıyor, inşallah daha da fazlasıyla yapmaya devam edecektir."

YORUMLAR

  • 0 Yorum