'Babalarının mirası'nı gururla göğüslerinde taşıyorlar

Vatanın düşman işgalinden kurtarılma hikayesini dinleyerek büyüyen İstiklal Savaşı gazilerinin çocukları, şimdi ise babalarının kendilerine bıraktığı "İstiklal Madalyaları"nı gururla göğüslerinde taşıyor.

'Babalarının mirası'nı gururla göğüslerinde taşıyorlar
29 Ağustos 2018 - 16:09

Vatan topraklarının işgalden kurtarılması için Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün başlattığı Kurtuluş Savaşı'nda mücadele verenlerin çocukları, babalarından kalan "İstiklal Madalyaları"nı en değerli emanet olarak saklıyor.

İstiklal Madalyası Kanunu'na göre 15 Mayıs 1919'dan 9 Eylül 1922 tarihine kadar cephede ya da cephe gerisinde kahramanlık ve fedakarlık gösterenlere verilen "İstiklal Madalyası"na sahip olan ve şu an hiçbiri hayatta olmayan gazilerin çocukları, babalarından vatanın işgalden kurtarılması hikayesini dinleyerek büyüdü.

Kazım Karebekir'in kızı Timsal Karabekir

İlk ağızdan anlatılan Milli Mücadele anılarını halen hafızalarında canlı tutan bu kişilerden biri de Kazım Karebekir'in kızı Timsal Karabekir.

İstiklal Savaşı sırasında "Ben ve Kolordum emrinizdeyim Paşam" diyen Milli Mücadele'nin önemli komutanlarından Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir, 7 yaşındayken babasını kaybettiğini ifade ederek, şunları anlattı:

"O yaşıma kadar çok şey dinledim babamdan. Aklımda kalan en önemli anı ise şöyle: 1946 yılında Kazım Karabekir TBMM Başkanı oluyor. 46 yılında Ruslar Türkler'den Ardahan'ı ve Boğazlar'ı istiyor. Benim kulağımda kalan radyodaki spikerin 'Kazım Karabekir kılıcını kınında oynattı. Meclis kürsüsünde 'Boğazlar Türk'ün Boğaz'ı, Kars Ardahan bel kemiğidir, verecek bir karış toprağımız yoktur' dediğini duydum."

Babasının müziği sevdiğini ve keman çaldığını kaydeden Karabekir, "Besteleri de vardı. Alaturka alafranga ayrımı yapmazdı. Bazı parçaların notalarını ezberletmişti bize." ifadelerini kullandı.

ı İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker

Milli Mücadele'nin önemli komutanlarından 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker de babasının kendilerine bıraktığı en değerli emanetin "İstiklal Madalyası" olduğunun altını çiziyor.

Son İstiklal gazisi Yakup Satar'ın oğlu Fevzi Satar 

2008 yılında 115 yaşındayken vefat eden son İstiklal gazisi Yakup Satar'ın 82 yaşındaki oğlu Fevzi Satar da babasının hayatında çok önemli yeri olduğunu dile getirdi.

Babasının madalyasını gururla taşıyan Fevzi Satar, unutamadığı anısını da şöyle aktardı:

"Babam Yakup Satar, Kurtuluş Savaşı sırasında cepheye gelen mektupları, okuma yazma bilen tek kişi olarak kendisi okuyor. Babam çok içlenmiş posta geldiğinde hep başkalarının isimleri anons ediliyor. Kendisine mektup gelmiyor. Babam hem öksüz hem yetimdi. Bir gün posta getiren askere diyor ki bir gün benim de adıma mektup getirirsen sana para vereceğim. Bir kaç gün sonra kız kardeşinden mektup geliyor babama ve içinde az bir parayla. Babam o parayı görevli askere veriyor. Bu anısını hiç unutamam."

Madalyasını bağrına hiç takamadı

Kurtuluş Savaşı gazisi Veli Gökdağ'ın oğlu 89 yaşındaki oğlu Hasan Gökdağ da Kore Gazisi. Muğla'nın Milas ilçesinde yaşayan Gökdağ, "Babam savaşta Dumlupınar'da görev yaptığını söylerdi. Babam 65 yaşında hayatını kaybetti. Madalyası verildikten yaklaşık bir ay sonra öldü. Madalyasını bağrına hiç takamadı." dedi.

"Biz ateşin içinden çıktık da geldik"

Merhum Gazi İbrahim Hakkı Ar'ın kızları Nihan Akpak, Nirhan Ar ve Melike Çorumlu da babalarıyla gurur duyuyor. Nihan Akpak, babasının özel bir kişi olduğunu kaydederek, ''Bizim eğitimimiz için çok çabaladı, mutlaka okuyun derdi. Cumhuriyet çok önemli derdi. Savaşla ilgili hiçbir şey anlatmazdı. Neden anlatmıyorsun dediğimizde 'Biz ateşin içinden çıktık da geldik' derdi. Başka bir şey demezdi.'' ifadelerini kullandı.

"Babamın İstiklal Madalyasıyla gurur duyuyorum"

İstiklal Madalyası sahibi Ali Kılıç'ın 85 yaşındaki oğlu Mustafa Kılıç da Osmaniye'de yaşıyor. Babasının Kurtuluş Savaşı yıllarından önce Kudüs, Beyrut, daha sonra da Milli Mücadele yıllarında Çukurova'da Kuvayi Milliye saflarında savaştığını kaydetti.

Mustafa Kılıç, babasının 7 yıl askerlik yaptığını ifade ederek, şunları anlattı:

''İstiklal Madalyası'nı 1968'te verdiler kendisine. Ben de onun anılarını dinlerdim. Beyrut'tan Anadolu'ya dönerken İngilizler, babamın da aralarında bulunduğu askerlerin üstüne ateş açmış. Babam yara almamış ama bir arkadaşı yaralanmış. Arkadaşına kendi son suyunu vermiş, yarasını kapatmaya çalışmış ama onu orada kaybetmişler. Şehit düşen o arkadaşına üzüldüğünü, o savaş yıllarında çektikleri açlık ve susuzluğu anlatırdı. Zor zamanlarmış. Allah bizi o günlerden kurtardı hamdolsun. O savaşların ardından ülkemizi kurduk, vatanımızı koruduk. Ben de babamın İstiklal Madalyasıyla gurur duyuyorum. Allah bu vatana bir daha o günleri göstermesin inşallah.''

"Bu benim gazilik nişanım. Allah'ın karşısına bununla çıkacağım"

Gazi Mahmut Erkılıç'ın oğlu Hasan Erkılıç da adeta savaş yıllarını babasıyla yaşamış. Erkılıç, babasının 15 yaşında askere alındığını anlatarak, ''Babam yaklaşık 7 yıl askerlik yapmış. İlk gittiği yıllarda tüfeği omzuna astığı zaman tüfek yerde süreklenirmiş. O yüzden babam hep elinde taşırmış tüfeğini. Bize sürekli düşmanı denize döktüklerini anlatırdı. Eskişehir'de muharebe esnasında kasığından yaralanmış. Kasığındaki kurşunu için hep, 'Bu benim gazilik nişanım. Allah'ın karşısına bununla çıkacağım' derdi.'' ifadelerini kullandı. 

Gazi Mustafa Balcı'nın 99 yaşındaki kızı Aniş Taş da babasıyla olan anısını şöyle aktardı: 

"Babam sürekli omzum ağrıyor derdi. Yine bir gün ağrıları arttı. Benden gömleğini çıkarıp bakmamı istedi. Baktığımda sol omzunda çıban gibi bir yara vardı. Üzerine basınca mermi çekirdeği fırladı çıktı. O günden sonra rahat etti babam." 

Gazi Necip Akyol'un 78 yaşındaki oğlu Hüseyin Akyol, babasından kalan evde hayatını sürdürüyor. Babasının 17 yaşında askere alındığını anlatan Akyol, ''Yaklaşık 6 yıl boyunca çeşitli cephelerde savaşmış. Babam sürekli cephede şehit olan arkadaşlarını anlatırdı bize.'' diye konuştu.

Mehmet Şavşatlı da İstiklal Savaşı gazisi babası Harun Durmuş'u, 1970 yılında 72 yaşındayken kaybettiğini anlattı.

Babasının 5 kez askerlik yaptığını dile getiren Şavşatlı, "Babam Şavşat'ta gözcü askerdi. Ben 13-14 yaşlarındayken onun yanına gittim, yemek götürdüm. Bu sırada asker arkadaşını akrep sokmuştu. Babam ve diğer askerler onu Artvin merkezdeki hastaneye götürüp hayatını kurtardılar. Bunu hatırlıyorum." dedi.   

YORUMLAR

  • 0 Yorum