Yargıtay'dan emsal tazminat kararı

Yargıtay'dan emsal niteliğinde bir karar daha! Başka bir iş için bile işten ayrılan elemana tazminat ödenebilecek.


Bir işverenin, 17 yıl sigortalılık süresi ve 4 bin 739 gün prim ödeme gününü doldurduktan sonra işten ayrılıp, bir hafta sonra başka bir iş yerinde mesaiye başladığı için kıdem tazminatı ödemeye yanaşmaması üzerine devreye Yargıtay girdi.

“Davacının iş yerinden ayrıldıktan sonra başka bir firmada çalışması hakkın kötü niyetli kullanılması olarak değerlendirilemez.” diyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, davacı işçinin tazminat talebini geri çeviren yerel mahkeme kararını bozdu.

İstanbul’da çalışan bir kişi, 17 yıllık sigortalılık ve 4 bin 739 gün prim ödemesi olduğunun Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından bildirilmesi üzerine, yaşlılık aylığı almak amacıyla 25 Ekim 2010’da dilekçe vererek iş sözleşmesini feshetti.

1 Kasım 2010’da başka bir iş yerinde mesaiye başlayan işçi, eski iş yerinden kıdem tazminatının ödenmesini istedi. İşveren ödemeye yanaşmayınca, işçi, İstanbul 4. İş Mahkemesi’ne müracaat ederek işveren hakkında ‘alacak’ davası açtı.

Davalı işveren, davacının iş akdini feshettikten kısa bir süre sonra başka bir yerde işe başladığını savunarak, davanın reddini istedi. İstanbul 4. İş Mahkemesi, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının, gerçekte emekli olmak için değil başka bir yerde iş bulması sebebiyle akdi feshettiği ve kötü niyetli olduğu sonucuna varılarak, davanın reddine karar verdi.

1475 sayılı Kanunun 14. maddesinin birinci fıkrası 5 numaralı bendi uyarınca, 15 yıl sigortalılık ve 3 bin 600 gün prim günü şartlarını sağladığı için 25 Ekim 2010 tarihli dilekçesi ile iş yerinden ayrıldığını belirten işçi, iş yerinden ayrıldıktan sonra başka bir firmada çalışması hakkının kötü niyetli kullanılması olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek, avukatı aracılığıyla yerel mahkeme kararını temyiz etti.

Dava dosyası için tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporu dinleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi üyeleri, emsal bir karara imza attı. İş sözleşmesinin işçi tarafından yaşlılık aylığı tahsisi amacıyla feshedilip feshedilmediği ve buna göre kıdem hakkının doğup doğmadığı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğuna dikkat çekilen Yargıtay kararında; somut olayda davacının, davalıya ait iş yerinde 29 Mayıs 2000 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışmaya başladığı bilgisine yer verildi.

Davacının iş akdi devam ederken, 12 Ekim 2010 günü, bir menkul değerler firmasına iş başvurusu yaptığının vurgulandığı kararda, davacının, yaşlılık aylığını hak edip etmediğini, 21 Ekim 2010 günlü dilekçesi ile SGK’ya sorduğu vurgulandı. SGK’nın cevabında, davacının 17 yıl sigortalı ve 4 bin 749 gün prim ödemesi olduğunun dile getirildiği Yargıtay kararında, davacının, 25 Ekim 2010 gününde iş sözleşmesini yaşlılık aylığı amacıyla feshettiği belirtildi.

TAZMİNAT ÖDENMELİ, MAHKEME HATALI DEĞERLENDİRME YAPMIŞ

Kararda, şu ifadelere yer verildi: Davacı, 1 Kasım 2010 gününde bir menkul kıymetler şirketinde çalışmaya başlamıştır. Mahkemece, davacının, gerçekte emekli olmak için değil başka bir yerde iş bulması sebebiyle akdi feshettiği ve kötü niyetli olduğu kanaatine varılarak, davanın reddine karar verilmiştir. Somut olayda davacı, 1475 sayılı Kanunun 14. maddesinin birinci fıkrası 5 numaralı bendi uyarınca on beş yıl sigortalılık ve 3 bin 600 gün prim günü şartlarını sağladığı için 25.10.2010 tarihli dilekçesi ile iş yerinden ayrılmış, 1 Kasım 2010 günü başka bir işverene ait iş yerinde çalışmaya başlamıştır. Davacının iş yerinden ayrıldıktan sonra başka bir firmada çalışması hakkın kötü niyetli kullanılması olarak değerlendirilemez. Davacı, kanunun kendisine verdiği yasal hakkını kullanmıştır. Kanunda tanınan bu hakkın amacı, iş yerinde çalışarak yıpranan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ait yükümlülükleri tamamlayan işçinin, emeklilik için bir yaşı beklemesine gerek olmadan iş sözleşmesini aktif sonlandırabilmesine imkân tanımaktır. Bu nedenle davacının, davasının kabulü ile kıdem tazminatının ödenmesine karar verilmesi gerekirken, mahkemece, hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Temyiz olunan kararın yazılı nedenlerden dolayı bozulmasına peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine oy birliği ile karar verildi.