TRT'deki Başarısıyla Rize'in Gururu Oldu..

TRT1 ekranlarında hafta içi her sabah yayınlanan '1'de Sabah' adlı programı aslen Rize Ardeşen'li olan Selver Gözüaçık sunuyor.

TRT1 ekranlarında hafta içi her sabah yayınlanan ‘1’de Sabah’ adlı programı aslen Rize Ardeşenli olan Selver Gözüaçık sunuyor.

 

Medya dünyasında Karadenizlilerin başarıları devam ediyor. TRT1 ekranlarında hafta içi her sabah yayınlanan ve büyük ilgi gören ‘1’de Sabah’ adlı programın sunucusu Selver Gözüaçık aslen Rize’nin Ardeşen ilçesinden.

 

Başarılı sunucu ilçenin Armağan köyünden. Eski adıyla Salinköy. Köy halkı ve Ardeşen'liler kendi evlatları olan Selver Gözüaçık ile gurur duyduklarını belirtiyorlar.

 

Programında bizzat kendi elleriyle çay demleyen Gözüaçık “Laf olsun diye söylemiyorum; çayımı içen beğeniyor” diyor.

 

Selver Gözüaçık TRT’de uzun yıllardan beri de çalışıyor.

 

 

 

İşte TRT’de Yaptıkları

1994-1999 – TRT Ankara Merkez Haberler – Genelkurmay ve Savaş Muhabirliği, Anadolu’dan Görünüm Programı muhabirlik ve yapımcı yardımcılığı, Günün Getirdikleri ( TRT-1 gece bülteni) programı hafta sonu hazırlık ve sunumu(1998)


1999-2012 – TRT İstanbul Haber Müdürlüğü- Muhabirlik, Editörlük,haber müdür yardımcılığı ve 2008-2012 yılları arasında TRT İstanbul Haber Müdürü


2010- Günsonu programı hazırlık ve sunum

2011-Günlük programı hazırlık ve sunum

2012-Spor Manşet programı hazırlık ve sunum

2013- TRT Spor Kanalı Müdürü( İstanbul)

 

 

 

Selver Gözüaçık geçtiğimiz günlerde Sabah gazetesinden Mevlüt Tezel ile özel röportaj da yapmıştı.İşte O Röportaj…


TRT 1’de ‘1’de Sabah’ adlı programı sunan Selver Gözüaçık, samimi ve içten tavırlarıyla dikkat çekiyor. Haberciliğin mutfağında yetişen, Güneydoğu’dan Afganistan’a ve Irak’a kadar birçok yerde yıllarca muhabirlik yapan Gözüaçık’la hem kariyerini, hem de mesleğinin inceliklerini konuştuk…

 

Bu yoğun gündemde haber sunucusu olmak zor galiba…

 

Danimarka’da bir otobüs hattının değişikliğini medyada bir hafta işlemişlerdi. Bizde bir haftada 20 kere gündem değişiyor. Gündemin hızına yetişmek zor ama en azından yabancı meslektaşlarımız gibi haber sıkıntısı çekmiyoruz. Bizim programa bile günde sadece TRT kaynaklarından 250 haber düşüyor.

 

Erken saatte haber sunmak hayatınızı etkiliyor değil mi?

 

Bir kere herkesten önce uyanıyorsunuz. Ben 02.30’da kalkıyorum. 03.30 gibi TRT’de oluyorum. 06.30’a kadar hazırlığım devam ediyor. Saat 22.00 gibi yatıyorum, günde beş saat uyuyorum. Elbette sosyal hayatınız kısıtlanıyor. Eskiden her gün görüştüğüm kardeşlerimle bile artık haftada bir görüşüyorum.


Ekibin çalışma düzeni nasıl? Bizim hem gece, hem de sabah ekibimiz var. Gece ekibimiz 20.00’den 02.00’ye kadar programın ana haber akışını hazırlıyor. Sonra gündüz ekibi geliyor ve yayına girecek haberleri belirliyoruz. Gazetelerin manşetlerine göre haber değişikliği yapıyoruz. Ve 06.30’da her şey hazır bir şekilde yayına giriyoruz.

 

Kariyerinizden bahseder misiniz?

 

Mesleğe 1991’de Adana’da bir dergide muhabir olarak başladım. Daha sonra birkaç gazetede stajyer olarak çalıştım. 1993’de TRT’ye girdim. Rahmetli Güntaç Aktan’la beraber çalıştım. 1998’e kadar Genel Kurmay muhabirliği yaptım. ‘Anadolu’dan Görünüm’ programında çalıştım. Haftada dört gün Güneydoğu’da haber peşinde koşuyor, sonra Ankara’ya gelip montaj yapıyordum. 1999’da İstanbul’a geldim. Afganistan’da, Irak’ta vs. birçok savaş bölgesinde muhabirlik yaptım. 2008’den itibaren TRT İstanbul’da haber müdürlüğü de yaptım.

 

 

 

SAVAŞ MUHABİRi DEĞİLİZ

 

Muhabirken tehlike atlattığınız olaylar oldu mu?

 

Kerkük’te alışveriş yapıp çıktık, tam köşeyi döndük markette bomba patladı. Allah’tan ölen olmadı. Bir keresinde de yolda Amerikan askeri konvoyuna denk geldik. Bizim Türkmen şoför, Hummer’ları geç fark etti yoldan çıktık, kuma saplandık. Sonra konvoy geçti, yolda bomba patladı. Hummer’lar bizi yoldan atmasa belki de patlamaya denk gelecektik. Savaş muhabirliği gerçekten zor bir meslek ama ben kendimi hiç savaş muhabiri olarak görmedim.

 

Neden?

 

Savaşın içinde yıllarca yaşayan yabancı muhabirler var. Adını şimdi hatırlamıyorum; Suriye’de freelance (serbest) çalışan bir Amerikalı muhabir vardı. Adam 45 yaşındaydı ama 60 yaşında gösteriyordu, çünkü sürekli savaşın içinde çalışmıştı. Onların çalışma sistemini gördükten sonra ‘Bizimkisi savaş muhabirliği değil’ dersiniz. Biz gidiyoruz, geliyoruz, sürekli değişim var ama onlar gittikleri yerde bazen iki yıl kalıyorlar. Adam kımıldamıyor yerinden. Gerçek savaş muhabirleriyle karşılaştırıldığında bizimkine savaş bölgelerinde turistik muhabirlik denilir. Bizde adam bir kere savaşa gidiyor “Ben savaş muhabiriyim” diyor.

 

ÇAYI BEN DEMLERİM

 

Programınızın sloganı ‘En iyi haberci sizsiniz’ de enteresan.

 

Çünkü halktan bize çok haber geliyor. Tabii gelen haberleri teyit ediyoruz. “Fotoğrafını çek, gönder” diyoruz. Gönderiyorlar, yayınlıyoruz. En iyi habercilerimiz halkımız. Her yayında dört-beş haber çıkıyor böyle.

 

Samimi bir sunum tarzınız var…

 

Aslında biz insanların evlerine konuk oluyoruz. Davetsiz misafiriz; kumandaya bastıklarında bizi içeriye alıyorlar. Evde onlar nasıl sohbet ediyorsa, bizim de programda halkın dilinde konuşmamız lazım. Tabii bu doğallığın da bir ölçüsü olmalı.

 

Son dönemde TRT’de de doğallık ön plana çıkmaya başladı galiba.

 

TRT’nin artık eskisi gibi asık yüzü yok, TRT değişeli çok oldu. Bu doğallık TRT 1’de daha çok ekrana yansıyor. Ben de TRT 1’de yeniyim; daha önce hep TRT Haber’deydim. TRT 1’in pozitif bir yayıncılığı var; dizileri, yarışma programları vs. artık ilgi çekiyor. Reytinglerden de takip edebildiğim kadarıyla halkımız da tekrar keşfetti TRT’yi.

 

Sabah haberlerinde büyük bir rekabet yaşandığını görüyorum…

 

Evet, sabah saatlerinde çok ciddi sayılacak reytingler sabah haberlerinde toplanıyor. Ama reyting için fütursuzca muhalefet yapanlar var, bunu da doğru bulmuyorum. Elbette eleştiri olacak; bu, işin doğasında var ama bu ülkede güzel şeyler de oluyor. Bu güzellikleri göstermeyip sürekli her şeye muhalefet etmek, objektif bir yayıncılık anlayışı değil.


Canlı yayında sizi eleştiren tweet’leri de okuyorsunuz.

 

Sosyal medyadan gelen tepkilere göre programımızın akışını bile değiştirdik. Bizim programın akışını da izleyici belirliyor. Ancak 100 kişi bizi desteklerken bir kişi karşı çıkıyorsa, onun da mesajını okumak zorundayım.

 

Programın çayı da ünlü galiba…

 

Laf olsun diye söylemiyorum; çayımı içen beğeniyor. Konuklar, kamera ekibi; hep o çayı içer. Ersin Düzen de çayımı sevdiği için bunu programda söyledi. Çayı programdan önce ben demliyorum, taze taze içiyoruz. Benim tarzım bu, doğal olmak önemli.