Hayaldeki Zirve' Çocuk Okurları Farklı Bir Yolculuğa Çıkaracak

Daha önce, çocukların beğenisine sunduğu 'Salyangoz Savaşları' isimli romanında 'gıda paylaşımı ve ekolojik denge' konularını ele alan Gazeteci Recep Avcu, bu kez de 'Hayaldeki Zirve' isimli ikinci romanında çocukların hayallerindeki zirveyi anlatıyor.

Daha önce, çocukların beğenisine sunduğu 'Salyangoz Savaşları' isimli romanında 'gıda paylaşımı ve ekolojik denge' konularını ele alan Gazeteci Recep Avcu, bu kez de 'Hayaldeki Zirve' isimli ikinci romanında çocukların hayallerindeki zirveyi anlatıyor.

Dede ile torununun bir dağın zirvesine yaptığı zorlu yolculuğun anlatıldığı kitap, akıcı bir dile sahip. Zambak Yayınları'ndan çıkan roman, 9 yaş ve üzeri çocukların yaz tatilinde keyifle okuyacağı, hayal dünyasını renklendireceği bir eser.

Yazara göre, her çocuğun bir zirve hayali vardır. Fakat zirveye çıkarken sizi neyin beklediğini bilemezsiniz. Önünüze çıkan zorlukları aşabilmek için sabırlı, azimli ve dikkatli olmanız gerekir. Bunu yapan zaten zirveye çıkmayı da hak etmiş olur.

Avcu'nun romanla ilgili değerlendirmeleri şöyle:

- İnsan neden yazma ihtiyacı hisseder? Sizi buna iten sebep nedir?

- Hepimiz hayat ırmağında kendi mecramızda akıyoruz. Ve hepimiz kaderin bize tanıdığı bu fani dünyadaki zaman dilimini anlamlı kılmak için yaşıyoruz. Arıların kısacık ömürlerinde, peteklerini türlü çiçeklerden derledikleri zerrelerle doldurarak en güzel, en tatlı, en lezzetli balı yapmaya çalışmaları gibi yaşamını anlamlı kılmak isteyen insanlar da bir eser ortaya koymak ister.

Bir eser ortaya koymanın elbette pek çok yolu ve yöntemi vardır. Kimi bir yeteneğini kullanarak kimi çok çalışarak bunu yapar. Eseriniz soyut da olabilir somut da. Misal; hayırseverler kazandıklarını, yardımseverler gönüllerini, alimler bilgilerini, mucitler keşiflerini, mimarlar estetik anlayışlarını, çiftçiler emeklerini, anneler sevgilerini paylaşır.

Bir yolu da yaşadıklarını ve hissettiklerini bir süzgeçten geçirip, okunduğunda hafızalarda güzel izler bırakacak bir kitaba dönüştürmektir. Yazmak, bir eser ortaya koyma amaçlı olduğu kadar duygu ve düşüncelerini paylaşma, hayatını gözden geçirmedir aynı zamanda. En önemlisi Allah’ın yarattığı harikulade sanatlarının yeryüzündeki yansımalarını birazcık da olsa görebilme ve işaret edebilme çabasına bir vasıtadır.

- Neden çocuklara yönelik yazıyorsunuz?

- Sanırım bu biraz benim yapım biraz da geçmişimle ilgili bir şey. Hayatı bazen kendi içime dönük yaşamayı, anlamaya çalışmayı bazen de hayata çocuk gözüyle bakmayı seviyorum. Yazarak bunları başkalarına yansıtmak da hoşuma gidiyor sanırım.

Yaşamımla ilgili kısmına gelince; küçükken ölümcül bir kaza geçirmem ve okul çıkışlarında, tatillerde, bayramlarda çalışmamdan dolayı çocukluğumu, yaşıtlarım gibi doyasıya yaşayabildiğimi söyleyemem. Sanırım bundan dolayı bilinç altımda çocukluk dönemime dair hayaller ve hikayeler birikti. Zamanı da gelmiş olmalı ki bir kısmı bu şekilde kitaba dönüşmeye başladı.

- Çocukken ne olmak isterdiniz, çocuklar ve aileler bu konuda nasıl bir yol izlemeli?

- Ortaokulda iken sosyal bilgiler öğretmenimiz sormuştu bu soruyu sınıfa tek tek. İki hayalimden biri gazeteci olmaktı. Zaten ortaokulda iken sınıf duvar gazetesini çıkarıyordum. Ve gazetecilik hayalimi gerçekleştirmek nasip oldu.

Çocukların hayallerini gerçekleştirebilmeleri için öncelikle hem derslerinde hem de davranışlarında sınıflarının ve okullarının en iyisi olmaları için çaba göstermeleri gerekir. Çünkü hayallerimiz, topluma yarar sağlıyorsa daha bir anlam kazanır.

Meslek seçimi konusunda ise çocuklara baskı yapılmaması taraftarıyım. Ailelerin huzurlu bir ev ortamı sağlaması, çocuğun yetenekleri ve isteği onu nereye sürüklüyorsa oraya gitmesi, herhalde çocukların başarılı ve mutlu olmaları açısından önemli bir kriter olsa gerek.

- Romanlarınızın çocukların hayallerini gerçekleştirmesine katkı sağlayacağını düşünüyor musunuz?

- Şurası bir gerçek ki kişinin ilerlemesi ve dünyaya değer katmasının yolu değerli insan olmaktan geçiyor. Bu da ancak başkalarının sahip olmadığı beceriler edinmek, düşünmediği fikirler bulmakla olur. Bunun için çocukların derslerinde başarılı olması kadar kitap okuma özelliği de kazanması gerekiyor. Çünkü okuduğu her kitap çocuğu düşündürür, ufkunu genişletir, hayata bakış açısını zenginleştirir; bir hedef belirlemesini ve ona odaklanmasını kolaylaştırır. Özellikle olumlu ve yapıcı örnekler sunan, insani ve evrensel değerlerle örülü kitapların çocuğun kişilik oluşumunda ve yeteneklerini keşfetmesinde daha yararlı olur diye düşünüyorum.

- Yayınlanan ilk kitabınız Salyangoz Savaşları'ydı sanırım. Çıkış noktası neydi?

- O zamanlar Yenibosna'da oturuyordum. 2 oğlum genelde akşam eve gelince bana sokaktaki maceralarını ve arkadaşlarını anlatırdı. 6 yaşındaki oğlumun kullandığı 'Dört lirası olan çocuk…' ifadesi ilgimi çekti. Sözünü ettiği çocuk cebinde sürekli 3 lira, 4 lira taşırmış. Bunu bir kenara not ettim. İş yerine giderken Adli Tıp Kurumu'nun bahçe duvarları üzerinde özellikle yağmur mevsimlerinde salyangozlar görüyordum. Bunları yakından inceliyor, notlar alıyordum. Bir gün 'niye mahallemdeki çocuklar ve salyangozlar üzerine bir roman yazmayayım?' dedim. Ve sonuçta ortaya; çocuk gözüyle canlılar arasındaki gıda paylaşım sorunu, çevre sorunları, ekolojik denge, savaşların yıkıcılığı, barış için paylaşmanın ve yardımlaşmanın önemi üzerine bir roman çıktı.

- Peki, Hayaldeki Zirve isimli romanınıza gelecek olursak… Neden zirve?

- Kendi çocukluğumdan da biliyorum ki dağların, tepelerin zirveleri çocuk dünyamızda ayrı bir yer tutar. Hayata çocukça bakışın doğası gereği büyüklerimize çeşitli konularda olduğu kadar dağların zirvesi ve ötesi hakkında da sorular sorarız. Zirvenin gizemi, bizim için masallardaki Kafdağı kadar çekicidir. Üstelik gizemleri çözmeyi severiz. Orası neresi, orada ne var, oraya nasıl gidilir, ötesinde ne var?

İşte romandaki Alaçam Dağları’nın zirvesi de gidilmesi gereken bir hedef, çözülmesi gereken bir gizem olarak kahramanımızın karşısında durmaktadır. Sürekli zirveye çıkma hayali kuran kahramanımız bir gün dedesiyle bu hayalini gerçekleştirir. Çocuk, zirveye çıkarken dağın güzellikleri kadar zorlukları, sürprizleri ve hayatın gerçekleri ile de yüz yüze gelir.

- Yazarken nasıl bir süreç izliyorsunuz, bir roman ne kadar zamanınızı alıyor?

- Genelde yaşadıklarımdan veya başkalarının yaşadıklarından yola çıkarak kurgu romanlar yazmayı seviyorum. Kurgunun sağlam, gerçek hayatla uyumlu ve akıcı olması için üzerinden defalarca geçmek gerekiyor.

Bir romanı tamamlamak genelde bir iki yıl alabiliyor. Daha uzun sürenler de oluyor. Bazen üzerinde yıllarca uğraştığınız çalışmanızı çöpe atmanız gerekebiliyor. Çöpe atılan her çalışma size hayal kırıklığı yaşatıyor ama sonraki çalışmalar için iyi bir tecrübe ve eğitim oluyor.

Bu konudaki en büyük sıkıntı ise şu: Bitirdiğiniz roman çalışmanızı okuyup size ayna görevi görecek yakın çevrenizden birini bulma zorluğu. Bu, tıpkı imal ettiğiniz araçla test sürüşü yapacak ve aracın eksikliklerini söyleyecek gönüllü bir sürücü bulmaya benziyor. Çünkü sizin mükemmel olduğunu düşündüğünüz hikayenizdeki hataları, çelişkileri ancak bir başkası görebilir.

Hayaldeki Zirve, Nt Mağazaları, Zambak bayileri ve seçkin kitapçılarda meraklılarını bekliyor.