Çayeli'nden Sarıkamış'a Şehit Yakınlarından Anılar

Bundan tam 100 yıl önce, Sarıkamış'ta bir insanlık dramı yaşandı. 1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars'ı Ruslardan geri almak için harekâta katılan 60 bin asker donarak öldü.

Fatih Sultan KAR /İST.

 

Her  Çayelili bu kitabı okumalı

Her yıl olduğu gibi bu yılda Sarıkamış Şehitleri’ni anmak için etkinlikler yapıldı. Şehitleri anmak, tarihi süreci daha iyi irdelemek için Sarıkamış Şehitleri ile ilgili kütüphanemde bulunan bilgileri tek tek gözden geçirdim. Ve gözüm Dr. Gürsoy Sönmez tarafından kaleme alınan ve Atatürk Üniversitesi tarafından yayımlan “Çayeli’nden Sarıkamış’a Şehit Yakınlarından Anılar”  isimli kitaba takıldı.Bu özgün çalışmayı tanıtmak içinde yer alan bilgileri özette olsa sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.

Sarıkamış’ta şehit düşen her yüz askerden biri Çayelilidir

Dr. Gürsoy Sönmez kitabın girişinde şu bilgilere yer veriyor: Elinizdeki bu çalışmada sunulan yüz civarındaki şehit yakınlarından aktarılan amir kabaca Sarıkamış’ta şehit düşen Mehmetçiklerin binde bir kısa hikâyesidir. Halkın aktardığı kadarıyla Rize ilimize bağlı bir ilçe olan Çayeli’nden Sarıkamış'a 1300 asker gelmiştir. Bu anlamda düşünürsek Sarıkamış’ta şehit düşen her yüz askerden bir-ikisi Çayelilidir. Aktarılan ifadelerin çoğunluğu da Çayelili şehit yakınlarının anlattıklarıdır. “Çayeli’nden Sarıkamış’a “ismi bu sebepledir.


Çayeli’nden Sarıkamış’a 1300 Şehit

Çayeli (eski adı Mapavri), Rize ilimize bağlı tatlı şirin bir Karadeniz ilçesidir. Sarıkamış Harekâtımız sırasında buradaki asker adayları başta olmak üzere, eli silah tutan pek çok Çayelili bu savaşa iştirak etmiştir.

Çayeli halkının pek çoğu Sarıkamış Harekâtıyla yakından ilgili olup, Sarıkamış’a giden yakınlarını gayet iyi bilmekte ve onların kendilerine intikal etmiş bilgilerini muhafaza etmektedirler. Elbette Sarıkamış Harekâtına Karadeniz bölgemizden katılanlar sadece Çayelililer değildir. Ama Çayeli’nden 1300 kişinin bu savaşa hatta gönüllü olarak katıldığını söylersek, çalışmamıza Çayeli’nden Sarıkamış’a adını verdiğimizin esprisi de anlaşılmış olur. Öteden beri özellikle Sarıkamış’taki şehitlerin mezarlarını devamlı ziyaret edenler Karadeniz bölgesindeki vatandaşlarımız olmuştur. Hatta o kadar ki bir kısım Karadenizli aileler sırf şehit olan babalarına, dedelerine yakın olsunlar diye Sarıkamış ve yakınlarına göç ederek yerleşmişlerdir.2008 yılı yazında Çayeli’nden iki otobüs dolusu Çayelili vatandaşlarımız dedelerinin, babalarının şehit düştüğü Sarıkamış’ı ziyarete geliyorlardı. Onları Erzurum’da karşılamıştım ve birlikte Sarıkamış’a gitmiştik. Anlatılanlara göre Çayeli’nden hemen her aileden bir hatta birkaç kişi Sarıkamış savaşlarına katılmıştı. Kayıp ve şehit olarak kayda geçmiş olan bu Mehmetçiklerden geri dönenler haliyle olmuş. Sağ kalanlar gazi şehit olanların aileleri de şehit maaşı almışlardır. Maaşı kabul etmeyenler de “vatan borcunun maaşı mı olurmuş” diyerek maaş almayı kabul etmemişlerdir.

Çayeli ilçemizden Sarıkamış’taki şehit düşmüş büyüklerini ziyarete gelenlerin anlattıklarım aşağıda okuyacaksınız.

1-Cemil Kutlu’dan “Çayelili Ahmet Çavuş”

Uşaklar Urus gelirse ne camii, ne hoca

Ahmet Çavuş, benim anne tarafımdan anne dedemin üvey abisidir. Ahmet Çayeli’nin Sırt Köyünden olarak Birinci Dünya Harbinde Onuncu Kolordu bünyesinde savaşa katılmıştı. Onuncu Kolordu cebri yürüyüş ile Sivas tarafından Erzurum’a doğru yürüyerek gelmişti.

Erzurum’da, Ahmet’i birliğinde gören Çepni oğullarından iki köylüsü tebdili hava olarak memlekete gelmişlerdi. Bu iki asker, haliyle köylerinde Ahmet’in babası Şaban Efendiye, Ahmet’i Erzurum’da gördük; pejmürde halde ayağındaki çarıklar yırtıktı- demişlerdi. Şaban Efendi, köydeki medresede öğrenci okutur, ilimle uğraşır, dini ve ilmi bilgisi mükemmel birisiydi. Fakat oğlu Ahmet’in ayağında çarık olmadığı veya olan çarığının da perişan vaziyette olduğu haberi üzerine tedirgin olmuştur. Tez elden oğlu için bir çift çarık yaptırıp, o şartlarda Erzurum’a doğru yola çıkmıştır. Köydekiler her ne kadar -sen hocasın, gitme demişlerse de o kendisine bu teklifte bulunanlara:

- Hey gidi uşaklar Urus gelirse ne camii, ne hoca, ne talebe kalır. Her şeyi tarumar ederler. Binlerinin buna dur demesi gerekir; diye cevap vermiştir.

Eyüp Kömürcü (1938 Çayeli doğumlu emekli imam)

Kendi kolunu gömdü

“Pazar’ın Subaşı Köyü’nden astsubay başçavuş Bahadır Efendi Sarıkamış gazilerindendi. Sağ kolunu yarıdan kaybetmişti. Söylediğine göre kolu kesildikten sonra Sarıkamış’ta yerini unutmadığı bir yere gömülmüş. Sonradan uygun zamanlarda Sarıkamış’a gidip kolunun gömülü olduğu yeri ziyaret edermiş.

Ahmet Çakıl (1925 Çayeli doğumlu)

Kara haberi komşumuz verdi

Babamın ilk hanımı Zeze isimli idi. Bu hanımdan iki çocuk dünyaya gelmiş. Bunlar Ahmet ve Muhammet isimlerinde. Bu ağabeylerim Sarıkamış’a askere giderken babamda kırk yaşlarında varmış. Her ikisi de evli olan bu ağabeylerim Sarıkamış’a gidip de şehit olan askerlerimizden. Komşu Haramtepe Köyünden Mehmet Önder isimli Sarıkamış gazisi komşumuz her iki ağabeyimi de donmuş olarak görmüş. Daha sonrada köye geri dönünce bizim aileye haber vermiş. “Ahmet ve Muhammet’in donmuş olarak vefat ettiklerini gördüm. Haberiniz olsun” diye. Bu her iki ağabeyimin de çocukları vardı. Vefat edinceye kadar bu çocuklar şehit maaşı aldılar.

Cemal Demirkan

Sürekli dua okurdu

Annemin babası, amcası, baba dedem hep Sarıkamış’ta şehittirler. Babamın babası Recep, annemin babası Yahya Taşçı ve onun kardeşi burada şehittirler. Gerek annem ve gerekse babam, babalarının Sarıkamış dağlarında şehit olması sebebiyle bize onları anlatır; kendileri de devamlı dua okurlardı.

 

Kahraman Sami Yar (Din Görevlisi)

Köyden 45 kişi gidip 3 kişi geri dönmüşler

Dedem Sarıkamış kayıplarındandır. Yaroğlu Mustafa diye anılır. Kendimde Çayeli’nde imamım. Takriben 40 yaşlarında ve 5 çocuk babası olarak Sarıkamış’a gitmiş ki babam o zaman 12 yaşında imiş. Köylerinden 45 kişi olarak gidip 3 kişi geri dönmüşler.

 

Yılmaz Yormaz (1944 Çayeli doğumlu)

Dedemler o zaman Rize’den Hopa’ya yaya yürümüşler.  Dedelerim Sarıkamış’ta yatıyorlar.  Askeri kayıtlarda Sarıkamış kaybı diye yazılıdırlar. Bununla ilgili yazılan destandan aklımda kalanlar şöyledir.

 

Köyden yürüdüm karanlık oldu, Kimisi ağladı kimisi güldü,

O zaman dediler uşaklar öldü, Kader böyle imiş felek ne çare..

 

Köyden yürüdük, Hopa’ya durduk, Kars mektebine doğru yürüdük,

Kars mektebinin gerisi çatma Validem beni yürekten atma,

Oğlum gelir diye yollara bakma, Kader böyle imiş felek ne çare

 

Hüseyin Sandıkçı (1943 Çayeli doğumlu)

Babam yedi yaşında yetim kaldı

Dedem yani babamın babası Sarıkamış’ta şehit düşmüş. Adı Osman Sandıkçı. Kayınbiraderi Ahmetde onunla birlikte imiş. O kaçıp gelmişti. O anlatırdı. Dedem yaralanıp hastaneye düşünce kayınbiraderi Ahmet bir yolunu bularak onu ziyarete gitmiş. O sırada dedem demiş ki: Ahmet bana bir Kur’an oku. Sonra başının çaresine bak. Ahmet de ona Kuran okumuş. Daha sonra Ahmet, üç arkadaşıyla birlikte onu orada bırakıp, kaçıp gelmiş. Bu olay öylece yarım kalmış. Babam Mustafa 7 yaşında imiş o zaman. O yaşta yetim kalmış.

 

İbrahim Koçak (1955 Çayeli doğumlu)

Gidiş o gidiş

Dedem Yusuf Çavuş, Sarıkamış’ta şehit olmuş. O zaman babam Ahmet, bir yaşında imiş. Hemşerisi hatta aynı mahalleden olan arkadaşlarından birkaç tanesi kaçalım demişse de dedem ben kaçamam demiş. Ama siz isterseniz kaçın demiş. Onlarda öyle yapmışlar. Kaçıp gelmişler dedem Yusuf Çavuş orada kalmış ama öylece gitmiş. Gidiş o gidiş...

 

Orhan Kalyoncu (1950 Çayeli Yıldızeli Köyü doğumlu)

Bütün köyün eli silah tutan erkekleri savaşa katıldı

Savaşa katılan Dedem Mecit Kalyoncunun savaştan sonra evine dönmediği için yıllar sonra nerede şehit olduğunu öğrenmek amacıyla Genel Kurmay Başkanlığına gittim. Genel Kurmay Başkanlığı bana dedem Mecit Kalyoncu için Sarıkamış kaybı diye bilgi verdi. 115 yaşında vefat eden Macit Kalyoncunun eşi olan nenem Şüşü anlatırdı. “ Bizim Kalyoncu ailesinden 19 kişi katıldı. Bütün köyün eli silah tutan erkekleri genç yaşlı demeden savaşa çağrıldılar. Bizim aileden 19 kişi ve köyden savaşa katılan, ahaliyle birlikte Ihlamur düzlüğünde kendi şehit cenaze namazlarını kıldılar. Köyümüzün kadınlar toplanarak onların kendileri için kıldıkları şahadet namazlarını gözyaşları içinde seyrettik.

 

Köseoğlu’ndan (1969 Çayeli doğumlu)

Dedem geri dönmedi

Bende Çayeliliyim. Köseoğlu ailesindenim. Dedemin babası Behiş Köse, Sarıkamış’a savaşmak için gelmiş. Nenem, büyük dedemin Sarıkamış’a gittiğini ve bir daha geri dönmediğinden bahsederdi. Yani gidiş o gidiş...

 

Hakkı Marangoz’dan (1950 Çayeli doğumlu)

Sarıkamış’ta yattığı yer meçhul

Dedem Mustafa Çavuş seferberlikte Sarıkamış’ta kalmış. Kalmış dediğim şehit olmuş... Dedemin Sarıkamış’a gittiğini biliyoruz ama başmdan geçen olayları ve haliyle dedemle ilgili fazla bir şey bilmiyoruz.. Fakat ben dedem nerede, nasıl şehit oldu? Akıbeti nasıl oldu? Çok merak ediyorum. Kısaca dedem Sarıkamış’ta yattığı yer meçhul şehitlerdendir. Bu kadar bilgim var.

 

Aslan Kalyoncu (1945 Çayeli doğumlu)

Dedem gönüllü gitti

Adını taşıdığım Aslan dedem. O dönemlerde Hoca idi. Arkadaşları askerlik için şubeden çağrılınca, dedem de arkadaşlarım gidiyorsa ben evde oturamam diyerek o da müracaat ediyor. Böylece gönüllü olarak Sarıkamış’a gidiyor... O keşmekeşte ancak bir tane mektup gönderebiliyor ama gerisi yok...

 

Ramazan Kalyoncu (1956 Çayeli doğumlu)

Ayaklarında çadır, sırtlarında giysi yoktu

Büyük dedem Yusuf ve annemin üç tane dayıları Mehmet, Mustafa ve Osman Sarıkamış’ta şehit olmuşlar. Onlara Fatiha okumak için Sarıkamış’a gittim. Annemin üç dayısı da bekârdı. Geriye kalan şeyleri olmadı. Zaten ayaklarında çadır, sırtlarında giysisi olmayanların geriye gelecek veya koyacak neleri olabilir ki...

 

Sıtkı Şişman (Çayeli 1940 doğumlu Nazım oğlu Sıtkı)

Şehit torunu olmaktan mutluyum

Annemin babası Hüseyin, Sarıkamış’ta şehit olmuş. Rahmetli büyükannem hep ağlardı. Dedemden geriye kalan eşyaları arasında hemayil dediğimiz gümüş bir kolye kalmıştı. Annem o hemayile bakar ağlardı. Annemin annesi onu boynuna takar gizli gizli ağlardı. Annem o hemayili bana vermişti bende kızıma verdim. Şehit torunu olmaktan mutluyum.

 

Sabri Şişmanoğlu (Çayeli 1930 doğumlu)

Türk askerlerine zehirli su verdiler

Babamın amcasının oğlu Hüseyin ve Mustafa birlikte gitmişler. . Hüseyin dedem şehit oluyor. Öteki kardeşi Mustafa yara alıyor. Hastaneye yatırıyorlar. Mustafa dedem daha sonra geri dönüp gelmişti. O anlatırdı ki: Hastanede yatarken yaram kanıyorken, içim yanıyorken bana su falan vermediler. Orada bir kırık cam vardı. Hemen dışarıya süzülüp dışarıda su içip, yine oradan içeri girdim. Susuzluğumu giderdikten sonra bizim yaralı askerlere su dağıtılmaya başladılar ama ben içmedim. Su dağıtanların suyunu her kim içtiyse şehit oldu. Meğer bunlar Türk elbisesi giymiş Ermenilermiş. Meğer bunlar bizim askerlere zehirli su vermişler. Dedem Mustafa, böylece Ermenilerin zehirli suyunu içmeyip sağ kurtulup gelmişti.

 

İsmail Sümen (1948 Çayeli doğumlu)

Altı aylık evli iken şehit oluyor

Dedem 1908 de askerliğe gidiyor. Terhis olup 1914 de eve geliyor; o arada evleniyor Altı aylık evli iken yeniden askere çağrılıyor ve Sarıkamış’a askere gidiyor. Şehit oluyor, eşi hamile imiş ama ona hamile olduğunu babaannem söylememiş. O hamilelikten babam dünyaya geliyor derken bizlerde böylece peyda oluyoruz. Sarıkamış’a analar çocuklarını ağlayarak yollamadılar. Ellerini kınalayıp öyle gönderdiler. Öyle olsa idi baba-oğul, amca-yeğen, yedi kardeş, iki kardeş elele yan yana giderler miydi?

 

Nazım Küçük (1948 doğumlu Çayeli Erenler Köyü doğumlu)

Yaratan Allah’ım bu hal ne bize

Anne ve baba tarafından 4 dedem Sarıkamış şehitlerindendir. Bu büyüklerimin tamamı evli olarak harekâta katılmış ve hiçbiri geri dönmemiştir. O günlerde yazılmış tamamı 20 kıta olan şiirden aklımda sadece şu kıta kalmıştır.

 

Bir başım kaldırdım göründü Rize, Aktı gözüm yaşı hep indi dize,

Yaratan Allah’ım bu hal ne bize, Böyle deyip çok ağladım efendim...

 

Şemsettin       Sarı’dan(1953 Rize Çayeli doğumlu)

Şehit maaşıyla çocuklarını okuttular.

 

Sarıkamış’ta kayınpederimin dedesi Memiş (Yazıcı) ile kayınpederimin anne dedesi Hasan (Yazıcı) seferberlikte her ikisi de evli imiş. Memiş dedenin iki erkek, Haşan dedenin de iki kız çocuğu varmış. Yaylada iken bunları alıp Çayeli’ne oradan da deniz yolu motorla Trabzon’a oradan da Erzurum’a askere götürmüşler. Tabi adı geçen bu iki akrabam geri dönememişler. Orada şehit oldukları için çocukları da onlar adına yıllarca şehit maaşı aldılar. O şehit maaşıyla çocuklarını okuttular.